Ülkemizde ve dünyada insan olmak, insanca yaşamak hiç kolay değildir. Kadın olmaksa bir kat daha zordur, zorluklarına rağmen kadın olmak bir ayrıcalıktır.
Neden mi?
Kadın olmak; anne olmak, nesillerin devamını sağlamak, yaratanın bize sağladığı bir ayrıcalıktır. Kadın olmak hoş ve onur verici olmasının yanında, bizlere bazı sorumluluklarda yüklemektedir.
Ben de çağdaş bir Türk kadını ve anneyim. Ülkemizin geleceği olan evlatlarımızı en iyi biçimde yetiştirmek, eğitimlerini sağlamak, sağlıklı bireyler olarak yetiştirmek zorundayız. Bu sorumluluğumuzu yerine getirebilmemiz ise, bizlerinde sağlıklı ve eğitimli anneler olmamızla mümkündür.
Her tohum tanesinin ekilip, yeşerdiği toprağa “toprak ana “ deriz. Ekilen ürünün kalitesi ve verimliliği toprağın niteliklerine bağlıdır.
Toplumun huzurlu ve mutlu oluşmasında kadınların, annelerin rolü çok büyüktür. Bu denli önemli olan biz kadınların, erkekler karşısında ikinci planda bırakılmamız, gücümüzü zayıflatmaktadır.
Dünyada kadın haklarını ilk tanıyan, yasalarla teminat altına alan bir ülke olmamıza rağmen; kadınlarımız hala toplum içinde hak ettikleri yeri alamamaktadırlar. Yasa çıkarmak yeterli değildir, yasalarda mevcut haklarımızı kullanacak bilinç düzeyine ulaşmamız gerekmektedir.
Birkaç örnek vermek istiyorum. Geleceğin anneleri olan kızlarımızın bir kısmı hala okula gönderilmiyor. Onların duygu ve düşünceleri önemsenmiyor. Kiminle evleneceklerine aile büyükleri karar veriyor. Anadolu’nun birçok yerinde, kızlara hala mirastan daha az pay verilmekte, ya da hiç faydalandırılmamaktadır.
Kızlarımız ve kadınlarımız için söylenen yanlış sözlerden de bahsetmeden geçemeyeceğim. “ Saçı uzun, aklı kısa”, “Eksik etek”, “ Elinin hamuru ile erkek işine karışma” gibi…
Bu yanlış düşüncelerden kurtulmadan çağdaş bir toplum olmamız gecikmekte, güçleşmektedir, olamayız demeye gönlüm el vermiyor.
Ataerkil toplumumuzda gözden kaçırılan önemli bir noktaya dikkat çekmek istiyorum. İkinci plana bırakılan kadınlarımız, toplumu yönetenlerin; anaları, bacıları, kızları, eşeleri, sevgilileridir…
Ülkemizde yerleşmiş bu yanlış düşünceleri değiştirmek için çaba sarf etmeliyiz. Bu düşünceler biz insanlardan ortaya çıkmadı mı? Yine biz değiştirebiliriz!
İnsanın insana üstünlüğü olmaz, olmamalı!
Biz kadınlar nasıl erkeğimize evde, işte, tarlada… Her yerde destek oluyorsak, hayatı acısıyla, tatlısıyla paylaşıyorsak… Aile içinde ve toplumda erkeklerimizin yanında yerimizi almalıyız, alınacak önemli kararlarda da söz hakkımız olmalıdır.
Bunun gerçekleşe bilmesi için; eğitimcilere, aydınlara ve biz annelere çok önemli görevler düşmektedir. Öncelikle çocuklarımızı erkek- kız ayrımı gözetmeden yetiştirmeliyiz. Erkek çocuklarımızı gereğinden fazla önemseyip, yarının anneleri olacak kızlarımızı daha aile içinde ezmemeliyiz. Kızlarımızı mutlaka meslek sahibi yapmalıyız ki, kendilerine güvenleri ve ekonomik bağımsızlıkları olsun. Tüm bunlar ancak ve ancak eğitimle mümkündür.
Bu sorunlarımızı çözemezsek; kızlarımız ve kadınlarımız ezilmeye devam edecekler, çaresizlik onları birçok yanlışlığın içine itecektir. Çaresizlikten birçok hakarete, şiddete katlanacaklar ve adına “ kader” diyeceklerdir.
Oysa ülkemizde bu gün yaşanılan birçok trajedinin nedeni kader değildir. Kadınların ve kızlarımızın yeterince olanak sağlanmadığı için sosyal yaşam içinde hak ettikleri alamayışlarıdır. Daha doğrusu yasalarda yer alan haklarını arayamayışlarındandır.
Ülkemizde kadın olmak zor ama bu zorlukları aşmak imkânsız değil!
Her başarılı erkeğin arkasında, başarılı bir kadın var deriz ya, lütfen kadınlarımız erkeğinin arkasında değil, yanında yer alsın! Ancak o zaman çağdaş, başarılı ve huzurlu bir toplum oluruz.
Geleceğin nesillerini yetiştirecek kızlarımıza eğitim şansı verelim. Şans verildiğinde her meslek dalında en az erkekler kadar başarılı olacaklarını göreceğiz. Aralarından nice öğretmenler, mühendisler, doktorlar, hukukçular çıkacak, gerektiğinde de siyasete atılıp, ülke yönetiminde yerlerini alacaklardır.
Kızlarımıza ve kadınlarımıza bu şansı verelim.
Huzurlu, mutlu ve çağdaş bir toplumun mimarı kızlarımızdır…
|