“ Tek başınalığa belki, ama yalnızlığa katlanamam…” der şair.
Ben yalnızlıktan korkarım! Kısa zaman dilimlerinde belki ruhumuzu dinlendirici olsa da uzun süre yalnızlığa dayanamam.
Yalnız kalmaktan niçin korkarım?
Bu korku aslında anlaşılmamak korkusudur.
Anlaşılamadığımızda, karşımızdakileri-hayatımızdakileri anlayamadığımızda yalnızlaşmaya başlarız.
Anlaşılamamak, anlayamamak, kaybolmak gibidir.
Aynı dili konuşsak da hayata aynı açıdan bakamıyorsak; bilmediğimiz bir kentte, dilini bilmediğimiz insanlarla bir arada yabancı bir ülkede yabancı insanlarla yaşamak gibidir.
Binlerce insan arasında bile kendimizi yalnız hissettiğimiz anlar yok mudur?
Neden bu durumlara geliyoruz?
İnsanlar arasında, aile içinde, komşuluklarda, arkadaşlıklarda, bu bağlar niçin gevşiyor? Hatta kopuyor.
Birbirimize yabancılaşıyoruz.
Birbirimizden uzaklaşıyoruz.
Yalnızlaşıyoruz. Neden?
Ekonomik sıkıntılar mı?
Kuşak farklılığı mı?
Teknolojinin etkisi mi?
Yaşam şartları mı?
Bunların hepsi olabilir… Sayamadığım başka nedenlerde olabilir. Sebebi ne olursa olsun, bana göre asıl etken; anlaşılamamak, anlayamamaktır!
Oysa insanların birbirini anlaması ne güzeldir.
İnsanları birbirine bağlar.
Bir insana bağlanmanın başlangıcı anlaşılmaktan geçmez m?
Belki” sevgi” aşk” bile sadece budur…
Beni anlıyor, bende O’nu anlıyorum dan dan ibarettir.
Arkadaşlık, sevgi, dostluk insanların en önemli gereksinimi değil midir?
Bu güzel duyguları yaşamak, geliştirmek ancak; anlaşılmakla olasıdır.
Anlaşılmamak; yalnızlığın içinde kaybolmaktır.
Anlaşılmamak; bilinmemek farkına varılmamaktır.
İnsanın giderek yalnızlık içinde kaybolması, bunalmasıdır. İnsanın insanı kaybetmesidir.
Sevgiler de, aşklar da böyle yitip gider.
İşte ben bu yüzden yalnızlıktan korkarım…
|