"Bu Zevk-u Sefa Sahn-ı Çemen zare de kalmaz…
Güller Dökülür, Bülbül ölür,harede kalmaz
Bu Naz-u Eda Şuh-u Sitemkarede kalmaz
Sabreyle Gönül Vuslatı Ağyare de kalmaz,
Güller Dökülür, Bülbül ölür,harede kalmaz.."
Sayın besteci Lem-i Atlının (1869-1945) rast makamında bestelediği bu şarkı sözleri 19.yüzyıldan günümüze gelerek ….arkasında büyük bir hoşluk ve şiir zenginliği bırakarak hala bizlere melodik olarak hitap edebiliyor. Zamanın içinde devinirken geçen zamanlarda bir lezzet ve mutluluk yakalayabilmek ve bir an için durup arkaya bakmak. Neydik ne olduk!….
Günümüzde uyum sağlama ve olanı biteni kabullenebilmek için daha olgun ve hoşgörülü olmakta yarar var.Kırılıp dökülmeden, incinmeden yaşamak ve doğru bildiğimiz yoldan şaşmamak ne kadar mümkün ki!
Sonsuz bir karanlığın içinden doğdum.
Işığı gördüm, korktum. Ağladım.
Zamanla ışıkta yaşamayı ögrendim.
Karanlığı gördüm, korktum.
Gün geldi sonsuz karanlığa uğurladim sevdiklerimi... Ağladım.
Yaşamayı ögrendim.Doğumun, hayatın bitmeye başladığı an oldugunu;
aradaki bölümün, ölümden çalınan zamanlar oldugunu öğrendim.
Zamanı ögrendim. Yarıştım onunla...
Zamanla yarışılmayacagını, zamanla barışılacağını, zamanla öğrendim...
Insanı ögrendim. Sonra insanların içinde iyiler ve kötüler oldugunu...
Sonra da her insanın içinde iyilik ve kötülük bulunduğunu ögrendim.
Sevmeyi ögrendim. Sonra güvenmeyi...
Sonra da güvenin sevgiden daha kalıcı olduğunu,sevginin güvenin sağlam zemini üzerine kuruldugunu ögrendim.
İnsan tenini ögrendim.Sonra tenin altnda bir ruh bulundugunu. ..
Sonra da ruhun aslında tenin üstünde oldugunu ögrendim..
Evreni ögrendim. Sonra evreni aydınlatmanın yollarını ögrendim.
Sonunda evreni aydınlatabilmek için önce çevreni aydınlatabilmek gerektigini ögrendim.
Ekmeği ögrendim. Sonra barış için ekmegin bolca üretilmesi gerektigini.
Sonra da ekmeği hakça üleşmenin, bolca üretmek kadar önemli oldugunu ögrendim.
Okumayı ögrendim. Kendime yazıyı ögrettim sonra...
Ve bir süre sonra yazı, kendimi öğretti bana...
Gitmeyi öğrendim. Sonra dayanamayıp dönmeyi...
Daha da sonra kendime rağmen gitmeyi...
Dünyaya tek başına meydan okumayı öğrendim genç yaşta...
Sonra kalabalıklarla birlikte yürümek gerektiği fikrine vardım.
Sonra da asıl yürüyüşün kalabalıklara karşı olması gerektiğine aydım.
Düşünmeyi ögrendim. Sonra kalıplar içinde düşünmeyi öğrendim.
Sonra sağlıklı düşünmenin kalıpları yıkarak düşünmek olduğunu öğrendim.
Namusun önemini öğrendim evde...
Sonra yoksundan namus beklemenin namussuzluk olduğunu;
gerçek namusun, günah elinin altındayken, günaha el sürmemek olduğunu öğrendim.
Gerçegi öğrendim bir gün...Ve gerçeğin acı oldugunu...
Sonra kararında acının, yemeğe oldugu kadar hayata da lezzet kattığını öğrendim.
Her canlının ölümü tadacağını, ama sadece bazılarının hayatı tadacağını öğrendim.
Ben dostlarımı ne kalbimle ne de aklımla severim.
Olur ya ...
Kalp durur ...
Akıl unutur ...
Ben dostlarımı ruhumla severim.
O ne durur, ne de unutur ... Dostluğu öğrendim…Yolunuz IŞIK üzere olsun.…
|