Yalnızlık… Paylaşılamayan bir duygudur…
Kent yaşamı bizleri öylesine sarıp sarmalamakta ki, paylaşmayı olanaksız kılıyor ve bizleri yalnızlıkla baş başa bırakıyor. Daha çok ABD metropollerde görülen yalnızlık sendromu ülkemizde de büyük kentlerde yaygınlaşmaya başladı.
Metropol insanlarının sorunu olarak görülen; KALİFORNİYA SENDROMU adı verilen ve insanları hızla yalnızlığa ve mutsuzluğa iten bu durum, eğlence merkezi ve parasal olanakları iyi yerlerde sıkça görülmektedir.
Üç ana belirtisi vardır; Eğlenceye düşkünlük, ben merkezcilik ve yalnızlık…
Bu durumu mutsuzluk izlemektedir. Psikiyatri uzmanları bunun adını “Kaliforniya Sendromu” koymuşlardır, çünkü Kaliforniya dünyada eğlencenin ve paranın merkezi halindedir. eğlence ve zevkin doruğa çıktığı kısır döngüler yaşanmakta, yalnızlık unutulmaya çalışılırken daha çok eğlence, daha çok zevk aranmakta, parasal değerler çok önem kazanmakta ve yalnızlık kaçınılmaz olmaktadır.yalnızlık ve mutsuzluk unutulmaya çalışılırken duygular önemini yitirmekte, parasal değerler hayatın merkezine yerleşmekte, insani duygular yok olmaktadır.
Bu sendroma kapılan insanlar başkalarını ve çevreyi önemsememeye başlıyor. Ben merkezci düşündükleri için onlara zevk veren şeyler iyi, diğer şeyler kötü kabul ediyorlar, bu durum yalnızlıklarını ve mutsuzluklarını giderek arttırıyor. Somut zevk ve eğlence hayatlarının amacı haline geliyor. Özellikle kadın erkek arasındaki ilişkilerde bu olumsuzluklar gözlenmekte… Mutsuz ve yaşamın kıyısında bireyler çoğalmaktadır.
Ülkemize bakıldığında, Kaliforniya gibi zengin metropollerimizin olmadığını görüyoruz ama bizim ülkemizde de maalesef sinsice yayılmaktadır, bu toplumsal depresyon. Belki metropollerdeki yoksulluk, insanları daha bencilleştirmekte ve ben merkezci yapmaktadır. Küçük çıkarlar için insanlar kendi eksenlerinden dünyaya bakmaya başlamakta ve yalnızlaşmaktadırlar.
Uzmanların ifadelerinden bu sendromun temelinde var oluş kaygılarının yattığını öğrenmekteyiz. Yetişkinlikte toplumun bireye verdiği rolü ve rolünün gereklerini özünde bulunduramaması başarısızlığı, hayal kırıklığını getirmektedir.
Yaşamda başarısızlıklar ve hayal kırıklıkları, içimizde öfke oluşturmakta ve geri çekilmeler yaşanmaktadır. Daha ilerleyen durumlarda ise depresyon başlamakta ve toplumda sağlıksız düşünen, düşüncelerini ve duygularını paylaşamayan bireyler hızla çoğalmaktadır.
Yaşam içinde başarısızlıklarının nedenini hiçbir zaman içlerinde aramayan, başkalarına atfeden, kıskançlık, hasetlik ve suçluluk duyguları geliştiren bireyler mutsuz olmaktadırlar. Mutsuzluğu yenmek için daha fazla eğlenceye yöneliyorlar, düşünmeden yaşamdan zevk almaya çabalıyorlar ki, ben merkezcilik devreye giriyor.
Eğlenceye düşkünlük, ben merkezcilik ve peşinden gelen yalnızlık. Doğal olarak da peşinden gelen mutsuzluk.
Paylaşılan insanca duygular ve düşünceler bizi daha güçlü ve yere sağlam basan bireyler yapacaktır. Bu bunalımlı gidişe dur demek elimizde… Eğlencenin, zevklerin ve sahte dostlukların geçici olduğunu bir kez hatırlatmak istiyorum.
Sevgiyi, saygıyı, acıyı ve bir lokma ekmeği paylaştığımızda daha mutlu bir toplum olacağımıza inanıyorum.
|