Dünyanın en güzel halidir çocuk olmak…
Her zorluğa rağmen, ağaca, dağa, zirveye tırmanmak…
Yetişkinler kar yağıyor diye kaygılanırken,
yaşasın kar yağıyor, hadi kardan adam yapalım diye sevinmek…
Biriken yağmur sularına girip, elbiseler ıslatıncaya kadar çabalamak.
En saf biçimde duyguları yaşamak, anı- şimdiyi yaşayabilmek…
Ancak çocuk olmakla olasıdır…
Günlük yaşamın koşuşturması içinde;
Toplum içinde kabul görmek,
Başarılı olmak,
Onaylanmak,
Maddi kazanç sağlamak,
Güç ve servet sahibi olmak…
Gibi daha pek çok nedenle çocukluk saflığı kaybedilir…
Oysa, çıkarsız, hesapsız en doğal halidir insanın çocukluğu. Sevgi, sevinç, mutluluk, kızgınlık, memnuniyet hatta tüm duygular çocuklukta son derece doğru ifade edilir. İhtiyaç duyduğu hiçbir şeyi dolaylı anlatmaz bir çocuk. Her şey açık ve nettir. Ben acıktım der…
Bir 23 Nisan Ankara’ da serin bir havada “ Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” kutlamaları yapılıyor. Ben de evimizin yakınında bulunan bir okulda kutlamalarını izleiyordum. Çiçek bahçesi gibiydi okul, çocuk sesleri neşe ile havada yankılanıyordu. Soğuk havaya rağmen gösterilerini en güzel şekilde sunuyorlardı. İzleyicilerin çoğunluğunu veliler oluşturuyordu ve çocukların coşkusunu paylaşamadıklarını görüyordum. Büyük bir heyecanla, şiirler okuyan, müzik eşliğinde gösteriler yapan minikleri alkışlayamıyorlardı... Fiziki olarak oradaydılar ama beyinler ne yazık ki başka yerlerde, başka düşüncelerle meşguldü…
Ve düşündüm ki…
İçlerinde ki çocuk susturulmuş, sindirilmiş…
Günlük kaygılara yenik düşmüştü bes belli…
İçimizde ki çocuğu yaşatmanın önemini bir kez daha paylaşmak istedim.
Çocuk olmak; doğal ve saf olmak, hayallerinin peşinde koşmak güzeldir…
Olabildiğince çocuk olalım!
|