Otobüs den inen geri binip çantasından çıkardığı yedek giysisine sığınıyor. Şalıma sarınıp, derin bir nefes alıyorum etrafı incelemeye başlıyorum . Isı düşmüş, mis gibi serin bir hava, Karadeniz kıyısındayız sanki. Bulutlar alçalmış, güneşi ardına atıp, dağları kucaklamış. Uzakta kasabalar hayal meyal seçiliyor. Sağ yamaç da değirmenler var. Masal kitabının resimleri arasına mı düştüm acaba? Rüya gibi bir yer burası, bir şekilde hatırladığım ama nereden derken; bir dizi filme plato olan göl olduğunu anımsıyorum. Gölün yüzeyi durgun ve koyu renk. Müthiş bir sessizlik var.
Vizördeki Hayatlar çekimlere başlamış bile…Engin Bey bir gurup arkadaşla en iyi tripot kurulacak yer araştırmasına girmiş. Bir gurup ilerde ki iskeleye giden yolda yürüyor. Acıkanlar ufak atıştırmalarla enerji kazanma telaşında..Öyle bir sessizlik var ki, bizim seslerimizi de yutuyor. Sadece sert esen rüzgarın dallara değdiğin de çıkarttığı hışırtı duyuluyor. Şahika göl kenarından çekim yaparken Ben de sağ yamaç da ki yel değirmenlerini pozlamayı tercih ederek o yana doğru yürüyorum. Tırmanışa geçtiğimde Çoban Mehmet dede ile karşılaşıyorum..Arkadaşlara poz verirken bir yandan da hayat hikayesini anlatıyor. ‘’Kızım ben yalnızım, Hanım öldü. Yalnızlık Allaha mahsus, evlenmek istiyorum’’ diyor. Tatlı dilli, üstü başı tertemiz ve nur yüzlü bir adam. Kemal arkadaşım beni çekmek isteyince ‘’Evladım bizi beraber çek ‘’ diyor. Kemal deklanşöre basıyor. Mehmet Çobana veda edip,yukarı yürüyorum. Tepeden bakış ayrı güzellikte. Sonra ben ve Güner iskele üstünde figür olarak karelerde yer alıyoruz. Bir ara dengemi kaybedip göl sularıyla sarmaş dolaş olma durumundan kendimi zor kurtarıyorum. Rüzgar sertleşiyor, üşüdüğümüzü fark ediyoruz, toplanıyoruz. Çubuk Gölü kenarında ki ‘’mutluluk’’ fotoğrafımızla gezimizin bir bölümünü daha geride bırakıyoruz. Burayı ilerde bir tarih de tekrar ziyaret etme kararı alıyoruz.
Çay molası veriyoruz. Bu kez Engin Beyin annesinin mutfağının tadına bakma şansımız oluyor. Cevizli kek ve peynirli börek eşliğinde tavşan kanı çaylarımızla içimiz ısınıyor. Herkes geziden memnuniyetini dile getiriyor. Uyumlu bir gurupla yapılan sorunsuz gezinin son durağı olan Göynük Kasabasına doğru yola çıkıyoruz.
Hava kararıyor. Çubuk gölüne giderken önünden geçtiğimiz, ilçenin simgesi olan Saat Kulesi bu kez pırıl pırıl ışıklandırılmış haliyle dağın üzerine kurulmuş tüm ihtişamıyla bizi karşılıyor. En eski Osmanlı yerleşim merkezlerinden ( 1323 de Ertuğrul’un yakın dostu, Samsa Çavuş tarafından alınmış) biri olan Göynük de ki Zafer Kulesi, 1922 de Sakarya Meydan savaşı anısına ; Cumhuriyet döneminin ilk Kaymakamı Tarafından yaptırılmıştır. 2001 de yanmış ve aslına uygun olarak tekrar restore ettirilmiştir. Kule sekizgen temel üzerine oturtturulmuş, altıgen planlı, sivri kubbeli bir yapıdır. Her üç katında da çepeçevre birer balkon bulunur. Tarihi konakların yer aldığı vadiye hakim bir tepe üzerindedir. Göynük’ün orta yerinden bir dere akmaktadır. Merkez de asırlık , devasa ( siz deyin 100 ben deyim 200 senelik) çınar ağacı, tarihi çeşme, çay bahçesi ve büyücek bir Pazar yerine gölgelik yapmaktadır.
Dönüşe geçiyoruz. Gece yarısından önce evlerimize ulaşamayacağımızı biliyor, mutlu bir yorgunlukla koltuklarımıza yayılıyoruz..Yol boyunca fotoğraflara bakılıyor, kritikler yapılıyor, bilenler bilmeyenlere yol gösteriyor. Makine ayarları yapılıyor. Kimisi hayıflanıyor, iyi çıkmayan pozlara; kimisi güzel pozlar yakaladığına seviniyor. Kamera ve mercekler üzerine bilgi alışverişleri yapılıyor. Bir sonraki gezinin planları yapılıyor. Yeni kurulan dostluklar yanımıza kar kalıyor.
Vizördeki Hayatlar Gurubu kurucuları Aylin Erözcan ve Engin Basa’ya bize böyle güzel bir gezi hazırladıkları ve son derece güzel ağırladıkları için teşekkür ederek veda ediyoruz.
Merak ettiğinizi hiç sanmıyorum ama yine de yazayım. Daha saatimi bulamadım. Aslında rengi fıstık yeşili olanı da çok beğenmiş, hangisini alacağıma zor karar vermiştim. Gidip yenisini alayım bari.
Nasıl gidilir diye soranlara..
İstanbul, İzmit, Adapazarı’na kadar otobandan, Bilecik, Eskişehir istikametine dönerek 28 km yol alıp Geyve-Taraklı yol ayrımından, 60 km sonra Göynük..İstanbul,Harem- Göynük 230 km.
Geyve-Taraklı yol ayrımından, Aksu köyü yanından geçince Taraklı İlçesi. İstanbul-Taraklı 2 saat.
Göynük’den Mudurnu yönüne devam ederken sola sapıp, 6 km sonra Seki-Gölbaşı ayrımından sağa dönülünce Çubuk Gölü…
|