Sıradanlıktan çıkma cesareti gösterdik. Biz sanatcıydık hani o ''yarı deli'' dediklerinden. Farkına vararak yaşayan, yaşam içinde değişim yapma cesaretine sahip bir avuç azınlık...Ama çığ gibi çoğalan.
Eylemimiz ve sözümüz iç dünyamız ile örtüşmeliydi.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramını Sanat Pelerinimizi sarınarak kutladık. Kutlanmaz dediler. Nedenini biz bilemedik, Onlardan da ikna edici bir cevap alamadık zaten. Halbuki bu vatan, binlerce şehidinin kanıyla suladığı toprakları üstünde, gözyaşlarıyla yüreğini ferahlatmaya çalışırken, Bayrağının altında Cumhuriyetine yürüdü. Tüm acılarını içine gömdü ve yürüdü. Cenazelerini içine gömdü ve Cumhuriyetin laik varlığının peşine takıldı. Bildi ki o naaşlar bu adımların sesleriyle göğe yükselecek.
Kendimizi 88. yılda 88 sanatcı sloganıyla sergi salonlarında bulduk. Istanbul'un Anadolu ve Avrupa yakasında iki ayrı geçit yaptık...Yüzlerce sanatcı ve sanatsever bir araya geldik..Cumhuriyetimizin kurulduğu 29 Ekim 2011 günü evrensel dil Sanat yolumuzu aydınlattı. Sonra gencecik iki sanatcının içinden çıkılmaz siyahı, umutsuzluğu yansıtan kara acıları hissettiren sergisinde Onlara ışık olduk.
Gencecik şehitlerimiz aklımızdan çıktı mı? Hangi aklı evvelin dağların arasında ki çukurlara karakol yapıp iki kum torbası siperine anasının kuzusunu yem gibi koyduğu gerçeğini kabul edemeyen beynimiz , kendi kendine konuşmaktan vazgeçti mi? Tayini çıktığında havalara zıplayan taze öğretmenlerimizin meğerse ölümlerine sevindiklerini anladığımızda yaşadığımız ızdırap yok oldu mu? Deprem de tost misali beton katların, pardon deniz kumu yapımı bina müsvettelerinin arasına sıkışmış insanlarımız gözlerimizden önünden kayboldu mu? Ya kara kışda vatandaşlarımıza elbirliği ile gönderdiğimiz yardımların depolarda bekletip hala yerlerine ulaşmadığını izlediğimizde ki isyan? Peki neden devletin ihaleye verdiği kamu binalarının yerle bir olduğu bilmecesi...ACİL ÇÖZÜM isteyen ihmaller...
29 Ekim 2011 i Cumhuriyetimizin 88. yılını herkes arzu ettiğince kutladı..Kimi evlendi, kimi düğüne gitti. Kimi ölmüşüne dua etti. Kimi ağlaşdı, kimi söyleşdi. Kimi sevişdi kimi döğüştü. A bu arada yaşına başına bakmadan bilmem kaç adamla rızası ile yatanları ; eline bıçağı alıp kadın kesme literatürüne katkıda bulunmayı zevk haline getirenleri de unutmayalım.
Toplum bilincini değiştirmek adına aynı zamanda yaşantımıza anlam getirmeyi amaçlayarak, nefes sayımıza çoşku katarak iz bırakmak telaşıyla biz Sanat Pelerinimize sarıldık. Toplum da kültürle, evrensel değerlerle gelecek kurma niyetine sığındık. Aynı niyetlerle yakınlaştığımız sanat çerçevesinde bizi kuşatmış amansız olaylara çareler üretmeyi konu ettik.
Kurban Bayramımızı da kutladık...Kutlanmaz demediler. Sebebini biz sormadık, Onlarda söylemediler. Acıdır ki aile ağacımızdan bir efsane sonbahar yaprağı misali toprağa karışdığı sırada hem de. Beklenen ama kabul edilemeyen son...Bir babayı, eşi, enişteyi son yolculuğuna uğurladık. Bayram giysilerimizle, sonbahar esintisi içine karışan ruh bize son vedasını edercesine savrulup giderken; bayramlaşdık, ağlaşdık, güzel zamanları anarak gülüştük. Un helvasını kavurmak için sıraya girdik..Dualarımızı ettik. Efsaneye ve tüm ölmüşlerimize. Amin Allah bu acıyı unutturmasın dedik bayramdır ağızlar tatlansın diye çukulata ikram ettik.
Kurban bayramımızı da kutladık. Biz hep bayramlarımızı kutlayacağız. Cenazelerimizi toprağa verip bayramlarımızı kutlayacağız. Dedelerimizden gördüğümüzü yapacağız. Değerlerimiz ve ilkelerimizle ahenk içinde yaşayarak ve İnsanın kaçamayacağı en büyük otoritenin kendi vicdanının sesi olduğunu daima hatırlayarak.
|