İnsan olarak en temel hakkımız yaşama hakkıdır…
Yaşama hakkından sonra, barınma, yeme- içme, güvenlik gibi ihtiyaçlarımız tartışılamayacak kadar vazgeçilmezdir.
Bizleri yönetmeye talip olanlar, mazeretler bulmadan, bu temel ihtiyaçların karşılanmasını sağlamak zorundadırlar. İnsanca yaşama olanağına sahip olmamızı sağlamak ise sosyal bir devletin asli görevleri arasındadır.
“Sosyal Devlet” söylemi sık sık tekrarlanır….
Bundan ne anlamalıyız?
T.C Anayasasında; Cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılmaktadır.
Sosyal bir hukuk devleti; Sosyal barışı sağlamak ve korumak, vatandaşları arasında gelir dağılımının eşit paylaşımını sağlamak, zayıf olanı güçlüye karşı korumak, insanca yaşanabilir şartların oluşumu için gerekli tedbirleri almak zorundadır.
Asgari ücretin açlık sınırının altında tespit edildiği!
Emeklilerin yoksulluk ve imkânsızlıklar içinde yaşam mücadelesi verdiği!
Kadınlarının şiddete maruz kaldığı!
Medeni haklarından haberdar olmadığı!
Sokaklarda öldürüldüğü!
Çocukların istismar edildiği ve düşük ücretlerle çalıştırıldığı!
Genç işsizler ordusunun psikolojik sorunlar yaşadığı!
Belediyelerden ve yardımseverlerden gelecek yiyecek torbalarının beklendiği!
Cennet ülkemde; Görevlerinin bir kısmını yerine getirirken vatandaşımıza büyük bir lutufta bulunuluyormuş gibi davranılması…. Düşündürücü değil mi?
Amaç günü kurtarmak değil, köklü çözümler üretmek olmalı.
Vatandaşa yiyecek- yakacak yardımı yapmak günü kurtarır, kurtarıyor belki…
İnsanlarımız tembellikten kurtarılsa, dilenmekten kurtarılsa!
Her bireyde alının teri ile kazanıp kendi ihtiyaçlarını başkalarının insafına, merhametine kalmaksızın karşılasa… Bir şeyler üretmenin ve işe yarıyor olmanın keyfine varsa… Daha güzel olmaz mı?
Her bireye iş, aş ve insanca yaşama olanağı sağlandığında ancak “Sosyal Devlet” olabiliriz…
Umuyorum, |