Öğretmenin vurduğu yerde gül biter.. Bizler ne kadar çok duymuşuzdur bu cümleyi ana ve babalarımızdan. Cetvelle elimize vurulup, ağlayarak eve dönünce daha kapıdan girmeden, öğretmenimizi şikayete başlar başlamaz... Biz böyle büyüdük. Bir harf öğretenin kulu kölesi olmak gerektiği saygısıyla eğitimlerimizi tamamladık.
Buradan geriye doğru bakınca öğretmenlerim tarafından sevilen ve desteklenen bir öğrenci olduğumu hatırlayarak, şanslıyım diyorum. Sadece ilkokul da Resim Öğretmenimle anlaşamıyorduk. Bana hep 'Babana yaptırıp getirme resimlerini diyorum sana' diye çıkışırdı. Halbuki 3 kişilik sıkışarak oturduğumuz sıralarda, malzemelerimizi bile koyacak yer bulamadan suluboya yapmanın sıkışıklığından, evde geniş alanda çalışma keyfine geçince moral bulur, güzel resimlerimi evde oluştururdum. Gururumdan da bunu hiç babama hiç söyleyemedim. Keşke Öğretmenimle bu günümü paylaşma şansım olsaydı.
Eti senin, kemiği benim.... Cümlesi de çocukların okula başladıklarında Öğretmenlere söylenen bir cümledir, eskilerde..Bu öğretmene olan inancın, güvenin, saygının nasıl bir göstergesidir? Yoksa kimsenin eti kemikten ayıracağı yoktur. Ve ne kadar da doğrudur. Çocuk artık yarı ailenin yarı öğretmenindir. Geleceği aydınlatan disiplin, çocuğa sevgiyle verilen gelişimin sonucudur.
Dünyanın her tarafında öğretmenler, insan topluluğunun en fedakar ve muhterem unsurlarıdır der, Mustafa Kemal Atatürk...
Öğretmenler ne ister?..Çook seneler sonra karşılaştığım Edebiyat Hocam Fahrünnisa Hanım'a bu soruyu yöneltmiştim. Bana 'Önce kalplerine sevgiyi ekmek istedim. Gelişebilecekleri en ileri seviyeye kadar ilerleyebilmelerine yardımcı oldum. Ailelerinde bulamadıklarını vermeye gayret ettim. Onlara iyi ve vatana yararlı işler yaparak , milletce ilerleyebilecekleri yerlerde olmaları gerektiğini anlatmaya çalıştım. Ama içlerinde ki potansiyeli tam anlamıyla ortaya çıkaracakları bir eğitim sistemi olmadığını görmek beni hep üzdü. Öğretmen toplantılarında bu konulara değinerek, çocuk eğitimi konusunda ki bilgi eksikliğine dikkat çekmeye çalıştım. Hep çocukları korkutarak değil de severek yaklaşmanın onları daha başarılı yaptığını gördüm çünkü' dedi. 'Çocuklar önce sevgi sonra güven daha sonra da anlaşılmak ister' cümlesiyle beni cevapladı.
Öğretmenler! Genç beyinlere insanlığa saygıyı, millet ve ülkeye sevgiyi ve bağımsızlık onurunu öğretin.. der M.Kemal Atatürk...
Ayakları üstüne basan, bilgili, onurlu, gururlu, başarılı ve bilinçli çocuklar yetiştirmek emek istiyor. Hem de çok. Günümüzde baba-anne çalışan bir aile yaşamında öğretmenlerimize daha çok iş düşüyor..Aileler çocukları okula verdi mi, çoğu şeyden kendini sorumlu görme duygusundan da sıyrılıveriyor.
Ama nedense canlarımızı emanet ettiğimiz öğretmenlerimizin şartlarını iyileştirmeyi bir türlü başaramadık. Senelerdir süregelen şikayetlerine kulak veremedik. Onları güçlendiremedik. Sorunlarıyla boğuşup durmaktalar ve bizim kendilerinden çocuklarımızı adam etmeleri gibi büyük bir beklentimiz var.
Yetkili ağızlardan en büyük bütçenin eğitime ayrıldığı söylevlerini duymaktayız. Verilen kadrolar yetersiz, her sene sınavlara girip çıkan öğretmenler çaresiz. Umutsuzca bir bekleyiş içinde ömür tüketiyorlar. Ve biz Onlardan çocuklarımızın hayatlarına yön vermelerini, doğru meslek seçimlerine yönlendirmelerini kısacası geleceklerini şekillendirmelerini bekliyoruz. Bizim Onlara veremediğimiz geleceklerini..
Tüm öğretmenlerin bayramını kutluyorum..Saygıyla ellerinden öpüyorum.Yaşamda karşılaştığım tüm öğretmenlerime yolumu aydınlattıkları için minnettarım.
Biz böyle gördük, bayramlarımızı kutlarız.
Van depreminde hayatlarının baharında yitirdiğimiz gencecik ve kayıp ettiğimiz tüm öğretmenlerimize de rahmet olsun.
Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir.
Mustafa Kemal Atatürk |