Son dönem trendi olan konulara bir bakalım. Birinci konu siyaset ise ikincisi de nasıl kilo verilir ya da doğru beslenme alışkanlıklarımızın yeniden yapılandırılması nasıl olur konusudur.
Gün geçmiyor ki, ne yemeliyiz ve de nasıl yemeliyiz ile ilgili bir bilgi ortalıkta olmasın. Bu konular tekrar tekrar TV’lerde ve yazılı görsel basında yer almaktadır. Beslenme sorunlarımız olduğu ve bugüne kadar iyi beslenemediğimiz sürekli bize hatırlatılmaktadır.
Lakin sebze ve doğal gıdalardaki kalite ve genleriyle oynanan GDO’ lu ürün dediğimiz yiyecek kavramından pek bahsedilmemektedir, özel bilgilendirmeler hariç…
Her tür besinin yaz kış turfanda olarak kullanılması zaten başlı başına vitamin kayıplarına ve besinlerden elde edeceğimiz sağlıklı enerjinin düşmesine sebep olmaktadır. Lezzet ve tad duygumuzun da yeniden yapılanmaya kuvvetle ihtiyacı var.
O ne öyle! ağzımızın tadı hiç kalmadı gibi bir şey.
!980 öncesi her sebze ve meyve mevsiminde yenmekteydi. Acaba yine o günlere dönmek çok mu zor.?
Kış sebzeleri ve meyveleri , yaz sebzeleri ve meyveleri…
Her türlü yiyecek her an gözünüzün önünde görünce almak zorunda hissedebiliriz.
Bir bakıyorsunuz kışın ortada olmaması gereken domates, salatalık bile raflarda yerini almışlar. Ama ne tadları, ne kokuları sahici değil.
Alışveriş yaparken mevsim harici satılan meyve ve sebzeleri almasak, raflarda kalsalar…
O patlıcanlar , kabaklar, biberler, hele birde çilekler.!
Gerçekten insana, gençlere, bebeklere yazık oluyor. Turfanda olarak yetiştirilen bu
cansız canlılar bizi sağlığımızdan ediyor.
Doğru dürüst beslenebilmek adına ve vitamin dengemizi korumak için, mevsimsiz yetiştirilen bu tür yiyeceklere hayır diyelim…
Eğer biz tepkimizi doğru dürüst ortaya getirirsek ve satın almazsak, belki bu düzeni bozulmuş yiyecek katliamına bir dur diyebiliriz.
Buradan hareketle değişmek istediğim konu değişim nasıl gerçekleştirilir. Yalnız değişim, değişmeniz gerektiğini bilmekle olmaz, en derin duygusal düzeyde değişmek zorunda olduğunuzu bilmekle olur.
Eğer bir değişikliği gerçekleştirmeyi birkaç kere denemiş, başaramamışsanız, demek ki değişme gerektiren acı yeterince yoğun değilmiş, eşiğe varamamışsınız demektir.
Bir bilimsel veriye göre her değişikliğin %20 si nasıl’ı bilmekle ilgili, geri kalan %80 ise niçin ile ilgiliymiş.
Eğer değişmekle ilgili yeterince güçlü nedenler bulursak, yıllardır değiştiremediğimiz şeyi bir anda bile değiştirebiliriz. Kendinize yaratacağınız en büyük destek dıştan değil içten gelen istektir.
Kendi gözümüzde kendimizi nasıl görüyorsak, o görüntüye uymadığımız zaman hareketlerimizle kimliğimiz arasındaki uçurum bizi değişiklik yapmaya iter.
Bana iç ruh güzelliği ver, dış ve iç insan bir olsun.
Işıkla kalın…
|