Eflatun''a iki soru sormuslar.Birincisi ;’Insanoğlunun sizi en çok sasırtan davranısları nedir’? Eflatun tek tek sıralamıs : - Çocukluktan sıkılırlar ve büyümek için acele ederler. Ne var ki çocukluklarını özlerler... - Para kazanmak için sağlıklarını yitirirler. Ama sağlıklarını geri almak için de para öderler... - Yarından endise ederken bugünü unuturlar. Dolayısıyla ne bugünü ne de yarını yaşarlar... - Hiç ölmeyecekmiş gibi yasarlar. Ancak hiç yasamamıs gibi ölürler... Sıra gelmis ikinci soruya ; "Peki sen ne öneriyorsun?" Bilge yine siralamis ; - Kimseye kendinizi "sevdirmeye" kalkışmayın. Yapılması gereken tek sey, sadece kendinizi "sevilmeye" bırakmaktır..........
- Önemli olan; hayatta "en çok seye sahip olmak" değil, "EN AZ ŞEYE İHTİYAÇ DUYMAKTIR’’.
Seni diğerlerinden farksız yapmaya, bütün gücüyle gece gündüz çalışan bir dünyada kendin olarak kalabilmek dünyanın en zor savaşını vermek demektir.
Bu savaş bir başladı mı artık hiç bitmez. İnsani vasıflarımızdan ve hallerinden dem vuracağız bugün…
Hey hat …birileri bir yerde savaşıyor demek ki…ve hiç bitmeyen bir mücadele olduğu söyleniyor…Lakin bu aşama kaydeden ve durmadan devinen insanlığın bir yansıması olsa gerek…
Birileri bir yerlerde şarkı söylüyor, birileri umudunu bağlamış yaşamak için kürek çekiyor.!.Diyeceğim o ki….her kim ki ne söylerse yalan söyler , yaşam denen mucizenin aslında değişimden geçtiği, kozadan çıkan kelebek gibi ardına bakmadan yükselmen ve yenilenmen gerektiği bir şekilde sana anlatılıyor aslında.. Değişim karşısında eğilmeden durmak.Aslında değişim bizi alaşağı ediyor, bütün köprülerimizden atıyor. O zaman değişime karşı durmak neden ?…Bu sanal ve zorba alemde değişime uyum sağlamak için bütün gücümüzle karşı duracağımıza daha esnek ve toleranslı davranabiliriz. Öyle değil mi?…
Bizi biz yapan değerlerimiz ve prensiplerimiz var, özverilerimiz var, beslediğimiz sevgilerimiz var, kıskançlıklarımız ve boş bulunup yanlış hareket etme hallerimiz var… İnsanız hatanın insan yapımı olduğu, çaresinin yine insan eliyle bulunacağı size anlatılmıştır, bir çok kere ama hatalarımızı kabul etmemekte de üstümüze yoktur.
Çoğu zamanlarımız kendimizi yargılamakla ve cezalandırmakla geçer gider…. Birçok hastalıklarımızın sebebi de zaten bu içimize attığımız ve çözümsüz olarak gördüğümüz sorunlarımızdır. Hayata boş vererek yaşayalım demiyoruz ama biraz adam sendeci olmanın faydası var gibi..Ne dersiniz.? bundan sonra böyle yapalım mı? Çoğu sorun ettiğimiz olay yada her ne ise çözülür ve biz amma da üzülmüşüm demezmiyiz.?…Burada yine fark edemediğimiz şey bizim dışımız da gelişen ve değişen olaylar zinciridir. Biraz kulağımızın üstüne yatsak ve uyum sağlamaya çalışsak…. Vurdum duymaz olsak!
Gelelim değişimden ne anladığımıza, bize dayattırılan koşullara değil ama zamanın ve insanın gerek ve ihtiyaç duyduğu her alanda değişim ve yenilenme şarttır. Bilinç ne menem bir şeyse.? daha yüzde yirmisini kullandığımız akıl ve zihin oyunlarında , akıl süzgecinden geçir deniyor ama ben daha yüzde ellisini kullanamadığım aklımla nasıl doğruları bulabilir,akıl süzgecinden geçirebilirim. Bu demektir ki., birileri benim yerime düşünüyor ve bana uygulamak kalıyor…Toplum hayatında bilhassa bu bire bin beş yüz doğru.Bir kaotik yapılanma var ama eğer biz kendi içimizde kendi devrimimizi yaratır ve değişime setler oluşturmadan daha esnek ve hoşgörülü yaklaşabilirsek, işte o zaman bilinç devrimini başlatmış olacağız.
Her zaman ve her yerde kendime ve bütün insanlığa saygı ve sevgi beslerim,
Bana sunulan her şansı kullanır ve kendi yaratıcılığıma katkıda bulunurum.
Kendimi sevmek ve değişimin iç dinamiklerini anlamak benim prensibimdir…
Kendinize dair değişik bişey yapın…ve kelebek gibi yükselin…
Kalın Sağlıcakla.
|