Bereketli rahmet ayı Ramazan geldi. Bu mubarek ayı ruhumuzu temizleyen, sevgiye, saygıya en çok gerek duyulan, barış ve dostluk günleri olarak hissetmişimdir.
Orucun içtenlikle tutulduğu , sevinç ve huzurla ramazanlarını yaşamış bir ailenin çocuğu olarak; oruç tutmanın huzurunu küçük yaşlarda keşfetmiş olmak içimi ısıtıyor. Bugün ve yarın hep buruk bir gülümseme ile hatırlayacağım, geçmiş ramazanlardan bu güne uzanan bir zaman dilimini paylaşmak istiyorum.
Sıcak yatağımda uyurken, davul sesi ile gözünü açıyorum, dinliyorum.
'' Dom- dom-dom-dom, hoşafın suyu baldır; dom-dom, bir kepçe daha daldır; dom-dom, sahurda köfte varmış; dom-dom, ne olur erken kaldır; dom-dom-dom-dom... Mahalle davulcu okuduğu manilere devam ederek uzaklaşıyor.
Kış soğuğunda yatağımdan titreyerek kalkıyorum, küllenmiş sobayı açıp karıştırıyor ve içine iki odun atıyorum. Kalın yün hırkama sarınıp mutfağa yöneliyorum. Sahanda yumurta, beyaz peynir ve zeytinden oluşan sahur yemeğini hazır ediyorum. Bir tepsiye koyup, iki servisle masaya taşıyorum. Akşamdan kalan pideyi soba üstünde ısıtıyor sonra yanağından öperek kızkardeşimi kaldırıyorum. Odunların alevlenmesiyle ısınarak, sahur yapıyoruz.. Sularımızı içiyoruz.. İki kız kardeş birlikte, o günki oruca niyet ve dualarımızı edip, mutlulukla uykuya dalıyoruz.
Oruç nefsin arzularına gem vurarken, zerafetle; insanın kişilik oluşumunu geliştiren, temel eylemlerden biridir. Kendini tutmak oruçla alınan bir terbiyedir. Kendinle başbaşa kalıp, içtenlikle hesaplaşma sürecidir. Tahammül ölçen, olgunlaştıran, iradeyi disipline ederek, sabır telkin eden; sonuçta insanı güçlendiren bir eylemdir. Elimizdekilerin kıymetini anlamamızı kolaylaştırır. Beden ve ruh iş birliğinin dayanışmasıdır.
Her Ramazan ayında olduğu gibi bu kez de hanımlar, bir araya gelerek mukabele okumak için toplanıyorlar. Hocaların eşliğinde Kuran-ı Kerim hatim edilecek. Mubarek Ramazan ayı dini vecibeler yerine getirilerek, ölmüş yakınlara dualar gönderilecek. İşte tam da bu noktada bir rahatsızlığımı dile getirmek istiyorum. Kutsal kitabımızın sadece belirli günlerde ve ölmüşlerimize okunduğu bu dar çerçevede kalmasını anlayamıyorum. M. Kemal Atatürk'ün isteğiyle Kuran-ı Kerim, Elmalılı Hamdi Yazır'a Türkçeye çevriltiliyor. Anlayamadığımız Arapca'sı yerine, Türkçe anlamıyla bir başucu kitabı olarak hayatımızda yer alması gerekliliğine inanıyorum. İnsanlığa armağan bir ''Hayat Yol Kitabı'' olduğunu düşünüyorum. İslam Tarihi öğrenilmeli, Hz. Muhammed'in düzensizliğin önünü almak için haksızlık ve ahlaksızlıklara karşı verdiği mücadelelerden ders alınmalı; okuyan, düşünen, iyi, vicdanlı insan olmanın hayatımızı yönlendirirken bize vereceği onurun farkına varma olgunluğuna erişebilmeliyiz.
Ramazan ayı, ikramlar, neşe ve çoşkuyla paylaşılan iftar ve sahurlar; hayır ve bereketin bolca yaşandığı çoşkulu manevi günler anlamını taşıyor. Ay boyunca sosyal paylaşımlar yaşanıyor. Maddi yardımlar, manevi güzelliklerle harmanlanarak; hayırseverlerce ihtiyaç sahiplerine (belediyeler, hayır kurumları, derneklerce) dağıtılıyor. Sadece İstanbul'da üç milyon kişinin iftar açtığı düşünülürse, çadır yemeklerine sponsor olan hayırsever kişi ve kuruluşların ne denli önemli bir paylaşımda bulunduklarını anlamak mümkün oluyor. Ayrıca ramazan öncesi dağıtımı yapılan gıda yardımı paketleri; bayram öncesi çocuklu ailelere yapılan giysi yardımları da göz önüne alınırsa; mubarek ayın ekonomik ve sosyal alanda yarattığı olumlu dalgalanmaların önemi anlaşılıyor.
Bu Ramazan, ünlü kişilerin kameraları arkalarına takıp verdikleri iftar yemeklerinde başrol oynamaktan vaz geçmiş olacaklarını umuyorum. Yardımlarını reklam amacı yapmadan, yerlerine ulaştırmaları gereğini hatırlatmakta fayda görüyorum. Büyüklerimizden öğrendiğimiz yapılan hayırların Allah ile kul arasında kalması gerekliliğinin, her kesimden Müslümanın uyması gereken bir ilke olduğu kanısındayım.
İftar sofrasının olmazsa olmazı ramazan pidesine gelince..Ezan sesi beklenirken, oruç tutamayanlarında tutanlarla aynı heyecan ve huşu içinde paylaştıkları sofralarda; demlenen çayın kokusunda, sofrada ki pidenin tereyağ ile tatlanmış lezzetinin az sonra damaklarda eriyecek olması düşüncesi bir başka güzelliktir. Hurma- zeytin ile açılan oruçlar, bardaklarda ki berrak suların tüketilip, her akşam değişik çeşitleri kaselere konan çorbalarla devam eder. İftar şöleni, kahvaltı çeşitleri, etli yemekler, zeytinyağlılar ve tatlılar derken sağlıklı insanları bile mide fesatına uğratıp, risk oluşturabilir. Sıcakların mevsim normallerinin üstünde seyredeceği belirtilen bu günlerde oruç tutmak insanları biraz zorlayacağa benziyor. Yetkililerin beslenme konusunda ki duyurularına kulak kabartmak gerekiyor.
Hocadan hoş bir ramazan fıkrasıyla devam edelim istiyorum.
Nasrettin Hoca oruçlu ama susuzluk vurmuş. Yolda içi yanık yürürken, çeşmeyi görmüş. Dayanamamış, yanaşmış. Tam içmek üzere avucunu uzatırken, oradan geçen köylü, hayretle seslenmiş:
''Aman Hocam oruç gidiyor günahtır.''
Hoca istifini bozmadan, şöyle bir ters bakıvermiş:
''Yıkıl karşımdan meret!'' Demiş.
''Ramazan gider, seneye bir daha gelir. Ya ben gidersem, nasıl gelirim?''
Tüm Müslüman alemine hayırlı bir Ramazan ayı diliyorum.
|