Kadınlaşan erkekler ve erkekleşen kadınlar dünyasında yaşamaya başladık.
Son zamanlarda duyduklarım, gördüklerim ve yaşadıklarımdan yola çıkarak bu karara vardım. Erkekler kaçıyor, kadınlar kovalıyor. İtirazı olan var mı? İtirazı olan önce beni bir dinlemeli diyorum.
İşini bilen yurttaşlarım ''Anı yaşa'' söylemini hemen Türk işi bir uygulamaya dönüştürerek, süratle bu tamlamanın içini boşaltıverdiler. İleriyi geriyi düşünme, geçmişi geleceği boş ver; söz kümesiyle eş tutarak, yola çıktılar.
Her ne kadar SeekingArragement.com isimli sitenin yaptığı araştırmalar, Avrupa'nın en çapkın erkeklerinin İngiltere'de olduğunu söylese de Türk erkeklerinin çapkınlığıyla boy ölçüşmeleri zor. Ve, şimdi kadınlar da açıktan açığa çapkın oldular.
Günümüzde ''Allah bir yastıkda kocatsın'' sözünün tam anlamıyla Ata Sözü kimliğine bürünerek, kadın-erkek ilişkileri arşivinde tozlanmaya yüz tutuyor.
Önce yastıklar ayrıldı. Sonra yorganlar. Derken, yataklarını ayıran çiftler, sağlıklı uyuma adına odalarını ayırdılar. Odalarını mı? Aslında kadın-erkek dünyası ayrışıyor.
TV icat oldu. Ailecek bir salonda toplanıp seyrederken, kanalların çoğalmasıyla; her odaya bir televizyon girdi. O da yetmedi, damlarımıza uydu geldi, kondu. Maç üstüne maç, dizi üstüne dizi.. Herkes ayrı bir oda da ayrı bir program seyretme hevesine düştü.
Bilgisayar ilişkilere tüy dikti.
İşyerlerinde kullanılırken, hayatı kolaylaştırdı ama evlere girince ilişkiler darmadağın oluverdi.
Adam zaten her akşam bitkin, yorgun kadın görmekten usanmıştı. TV kanallarında ki alımlı, çalımlı kadınlara iç geçirmekteydi.
Kadın her akşam kapıyı açtığında hal hatır sormadan, akşam ki yemek çeşidini merak eden; yemek sonrasında koltuğa uzanıp, TV seyrederken uyuyan erkek figürüne sinir olmaktaydı.
Çalışan kadın ve erkek, çocuk sorunları ailevi ve maddi sorunlarla boğuşurken, birbirlerine bakar kör olmuşlardı.
İmdada bilgisayar yetişti. Saatli bomba gibi evlerimize yerleşti.
Gerçek hayatın ulaşılmazları bir tık ile kadın ve erkeğin dünyasına güneş gibi doğdu. Çeşit çeşit insan, konuş, paylaş, sohbet et. En mahrem sırlarını gerçek kimliğini bilmediğin insanlara aç. Dünya elinin altında.
Arananlar, arayanlar; işlerini yapmaya çalışırken her türlü insana çatanlar...
İstemezsen kendini, bilgilerini sakla. Erkek yada kadın kimliğini gizle. Medeni durumunu kim ne bilecek. Her türlü resmini çek yolla. Bu benim de. Kim tanıyacak? Masallar anlat. Kandır. Para iste. İsteyenin yüzü bir, vermeyenin iki kara, değil mi?
Kadınlar para kazanmanın verdiği rahatlıkla anlaşamadıkları eşlerinden boşandı. Yeni aşklara yelken açtılar. Saftılar, inandılar. Erkeklerin belirli stratejiler izleyerek kendilerini özel hissettirmelerine kandılar. Aldandılar. Düştükleri yerden kalktıklarında işler değişmişti. Artık erkekler av, kadınlar avcıydı.
Erkeklerin cesareti olan küçük bir bölümü boşanmayı becerdiler. Boşanamayanlar, ''evliyim, sevgilim var bir de feysde düzeyli arkadaşlık kurduğum biri'' söylemiyle birbirlerine hava atmaya giriştiler. ''Ne yapayım ki tüm kadınlar üzerime atlarken'' diyor, doğru söylüyorlardı.
Kadınlar sap ile samanı ayrıştırmaya çalışıyorlardı. Cesur bir şekilde ilişkiye giriyor, kişisel kimlik yanında cinsel kimlik de arıyorlardı. Erkeğin tüm kadınları elinin altında tutmaya hazır yapısını anlamıyor, ilişkilerini açık etmek istiyorken; adamlar gizleniyordu. ''Feysde yayınlama, kimse görmesin, bak çekemezler bizi, nazar değer hayatım'' cümlelerinin ardına saklanırken...Aslında ilişkilerde bir devinim yaşanıyordu.
Kadınlar erkek kimliğine bürünüp kendilerini ortaya atarken, erkekler geri çekilip, evvelce kadınların başvurduğu bir yolu izliyorlar. Kimliklerini açık etmek istemiyorlar. Çünkü her çiçekten bal toplamak dürtüsü ağır basıyor, duygulara kulaklar tıkalı, anı yaşıyorlar. Sanıyorlar ki hep öyle erkek kalacaklar.
E ne oluyor?
Kadın yakaladığı erkekten alacağını aldığı ile kalıyor. Bir çocuk yapabilmiş ise ömrüne değiyor. Çünkü maddi açıdan rahatsa hayatını devam ettiriyor. Beyaz Atlı Prensi sadece hayallerinde kalıyor. Kadınlığını her yaş da yaşayabilir olmanın verdiği güvenle hayatı gögüslüyor.
Erkek daldan dala atlarken, zamanın nasıl geçtiğini anlamıyor. Bir de bakıyor, erkekliği de artık sökmüyor. Kiminin belinden diline vuruyor. Kimi kadın tavlama stratejisini hobiler edinmede kullanarak hayatını renklendiriyor.
Kadın da erkekte özgür olmak istiyor, sorun istemiyor ve özgür iradeleri doğrultusunda yaşamak istiyorlar.
Şu oluyor...
Kadın ve erkeğin birbirine inancının kalmadığı, sevgisiz sevgiler üzerine kurulmuş, zoraki ilişkiler yaşayan bir toplum haline geliyoruz. Çocuklarımız bu ortamlarda yetişmek zorunda kalıyor.
Geçmişde ki 91 yıllık evlilik rekorunu kırmak hayal oldu da ( ABD de Daniel-Susan Bakeman), 19 yıl evli kalanlara ilk sorulan soru ''Birbirinizden bunca sene sıkılmadınız mı?'' oluyor.
Günümüz de ise 9 yıl sevgi ve muhabbetle evli kalmayı başaranlara, Everest'e tırmanmış gözüyle bakılıyor.
Çuvaldızı iki tarafa da batırmak istedim.
Ama öylesine uzun ve ince detayları bir konu ki, daha çok konuşuruz...
|