Online imajımız tavan yapmış, oturduğumuz koltuklardan kucağımızda laptoplarımız, bir tuşa basarak dünyayı elimizin altına almışken; akıllı cep telefonlarımızdan her an her yerde her alanda ki gelişmelere ulaşırken hala dünyamızın ve ülkemizin en büyük sorunu YOKSULLUK...
İnsanoğlunun doğarken, ailesini, ülkesini, dinini ve varlık ya da yokluk içinde yaşama seçeneğinizi işaretleyecek bir form doldurma şansı olmuyor. İlahi gücün seçimiyle dünyaya adım atıyor, payımıza düşeni yaşıyoruz. Payımıza düşenlerin varlık hanesinde YOKLUK-YOKSULLUK işaretlenmişse....
Yoksulluk bir kader mi olmalı?
Fotoğraf çekmek amacıyla gittiğimiz, Adapazarı çevresinde köylerden birindeyim. İnsanlarının sıcak ilgisine, çocukların kirli yüzlerinde ki gülücüklere hayran kalmışım. O gülen yüzlerin, ışıklı gözlerinde bulutlar dolaşıyor zaman zaman. Köyün içinde gezdikçe ve konuştukça anlıyorum ki burada yoksulluk kol geziyor.
Kerpiç ya da yığma iki göz evlerde üst üste yaşanıyor. Üstte yok, başta yok. Hele bazı aileler baraka bile diyemeyeceğim, karton duvarları olan odalarda yaşıyor. Çocukların bir kısmı kir-pas içinde, perişan. Belli ki çoğu yarı aç ve üşüyorlar. Erkeklerin çoğu para kazanmak için şehirlere gitmiş. Evvelce kazanç kapıları olan demircilik eskisi kadar rağbet görmüyor ve iş yok.
İlköğretim okulu müdür ve öğretmenleri ile görüştüğümde; ellerinden geleni yaparak yardımlar getirdiklerini ama fazlasına güçlerinin yetmediğini görüyorum. Arkadaşlarımızla daha sonra da o köye gidiyor ve gerekli isteklerine cevap vermeye çalışıyor, özellikle de çocuklarla iletişim kuruyoruz.
Sosyal yaşam sosyal dayanışmayı gerektirir. Gerçekten ihtiyacı olanlara yardım, zamanında yapılacak yardım, okuyan çocuklarımıza yardım ülkemize yardımdır.
Güçlü sevgi bağları kurarak, insanları hayata bağlamak, iyi bir gelecek hayalini verebilmek, geleceğe umutla bakmalarını ve önlerinde ki yolu kolay, hızlı ve gönülleri ferah aşmalarına yardımcı olacaktır. Birileri tarafından düşünülmek, sevilmek duygusu insanoğlunun yaşama sebebidir. Hele ki yokluk çekenler için.
Hayatımın çeşitli dönemlerinde, değişik derneklerde gönüllü olarak görev aldım. Bir torba yiyeceğin, bir çift pabucun, bir montun; okşanan bir başın, sarıldığım bir omzun nasıl titrediğini, umutla dolan gözlerini bilirim. Hastalıkla mücadele eden küçük bedenlerin, uzanan elimden aldığı bir oyuncakla nasıl canlandığını, engelli çocuğuna tekerlekli sandalye almasına vesile olduğum ana ve babanın ellerime sarıldığı anda ki mutluluk ve minnetlerini çok iyi tanırım ve unutamam...
Yoksulluk, uzanan maddi ve manevi yardım elleriyle kader olmaktan çıkarılmalıdır.
Sosyal projeler işte tam da bu nokta da devreye girerler.
Ankara'da 20.si, 12-18 Aralık 2012 de yapılacak olan, geleneksel YOKSULLARLA DAYANIŞMA HAFTASI, 40 saygın, devlet ve özel kuruluşun bir araya gelmesiyle; yoksullukla mücadeleye destek vermeye devam ediyor.
Yoksullukla mücadele etmek, dinimiz ve vicdanımız gereği insanlık dayanışmasını gerektirir. Bu sloganla yola çıkan kuruluşlar; bugün 12 Aralık 2012 de Anıtkabir'de yapılacak saygı duruşuyla başlayan güne, Dedeman Oteli Opal Salon'da ki törenle devam edecek ve hafta boyunca yardımlar yapılacak ve çeşitli aktiviteler gerçekleştirilecek.
Ülkemizin yarınlara bilgi donanmış, çağdaş insanlarla ulaşmasını sağlamanın bir yolu da, yoksullarımıza manevi değer ve maddi destek vermekten geçer.
Hayatı paylaşmanın bir gereği de, çevremizde ki yoksullara insanlık adına elimizi uzatmak ve dünyalarını güzelleştirmek olmalıdır.
Hadi gelin, yoksulluğun üzerinden kader damgasını hep birlikte silelim.
|