Bilebiliyor muyuz yaşamın neresin deyiz?
Her birimizin yaşadığı, bizim için kurgulamış, toplumun bizim için biçtiği
bir rol vardır... Bizler toplum içinde kalabilmek için bu rolleri en iyi biçimde
oynamaya çalışırız.
Yaşadığımız dünyanın bir tiyatro sahnesi olduğunu düşünürüm... Her birimiz
üzerine düşen rolü en iyi biçimde oynamaya çalışırız. Bazen baş roldür oynadığımız,
bazen minicik figüranlıkdır rolümüz, hayat içinde sürüklenip gideriz. Rüzgârın koparıp,
savurduğu kuru bir yaprak oluruz kaderin önünde...
Her şey yolunda gibi göründüğü anlarda, pek sorgulamayız hayatımızın akışını...
Herkes gibi nefes alır, herkes gibi güler, herkes gibi severiz... Ama öyle bir an
olur ki, sorgularız hayatımızı. İç dünyamıza dönüp baktığımızda, farklı sevgiler
yaşadığımızı, farklı sevinçler ve acılar yaşadığımızı görürüz, tabii görmek
istersek... Korkarız bazen gerçeklerle yüzleşmekten. Yüksek sesle düşünmek
istemeyiz, yaşadıklarımızı olduğu gibi kabul edemediğimizde, olmasını istediğimiz
gibi düşleriz, düşleriz.... Gerçekler yüzümüze bir tokat gibi inene kadar.
Kurgulanmış hayatlarımız kontrolden çıkıverir, fırtınalar hatta kasırgalar alt üst
eder duygularımızı. Görmezden geldiğimiz bir çok şey görünür olmuştur, içimizde
kapanmaz yaralar açılmıştır, keşkeler bir birini kovalar... Beynimizi kemiren
sorular cevapsızdır genellikle. Yüreklerde çaresizliğin acısı büyür her geçen gün.
hiç kolay değildir, kurguların dışına çıkabilmek.
En büyük sıkıntı benliğimizin ne kadar örselendiğini anlayamamaktır. Sevdiklerimizi
memnun etme ve toplumda saygın bir yer edinme telaşımız, benliğimizden çok
şeyler alır götürür... Bizler özgür olduğumuzu düşündüğümüz anda bile asla
özgür bireyler olamıyoruz. Birey olup, ben ne istiyorum hayattan, sorusunu kaç
kişi cevaplandırabilir?
Ben ne beklemekteyim hayattan?
Ben nasıl bir yaşam sürmek istiyorum?
Nerede ? Kiminle yaşamak istiyorum? v.s
Bu soruları kendimize sorduğumuz ve cevabını cesaretle verdiğimiz anda
birey oluruz, kurgulanmış hayatımızın şekillenmesinde etkili olabiliriz.
Aksi düşünüldüğünde, aklımızla duygularımız kavgalarına devam edeceklerdir.
Zaman zaman karanlık bir caddede yürüdüğümüzü hissetsek de, içimiz daralarak
boş vermişlik içinde yola devam ederiz. Düşündüklerimi söylesem ne değişecek
ki? Diye diye... Pişmanlıklar, küskünlükler içinde kaybolup gider yaşamımız.
Yaşamımızı paylaştığımız sevdiklerimizle, anne - babamızla, eşimiz ve çocuklarımızla
farklı düşünceler içinde olabileceğimizi kabullenerek, bir birimizin düşüncelerine ve
isteklerine saygılı olabiliriz. Zaman zaman bir birimizi kızdırsak ta yüzlerimizden
gülümsemeler eksik olmaz. İçimizde ki heyecan, sevgi, mutluluk, huzur paylaşıldıkça
çoğalacaktır. Nerede o günler deyip, gülümsediğinizi görür gibiyim. Ama inanın hiç zor
değil, empati yaparak, karşılıklı anlayış ve dürüstlükle bu kurgulanmış hayatlarımızı
yönlendirebiliriz…
Huzurlu ve mutlu olacağımız günlerde yaşamak elimizde…
Biz birey olmaya hazır mıyız? ...
|