Sabahı nasılda bir nefeste sürükledik günün içinden, akşam olmuş yine geceye yolculuk eder.
Sen buraları bilmessin ama ben oraların hayaliyle tebessümlerimi ısıtırım, sabahın güneşini, akşamın yakamozonu, gecenin kızılını düşünürken.
Buralarda kemiklerin donmaktan tir tir titrerken sen güneş banyosunda kızıl kızıl yanarsın.
Buralarda gün battı insanlar çoktan yattı, ellerden önce ayaklar çekilir yorgan altına.
Bilirim oralarda ellerle ayaklarda coşar sıcak yürekler kahkaha atarken hayat yeni başlar akşam geceye doğru yolculuğa çıktığında.
Oralarda bir bakış yakarken seni buralarda tebessümler don tutar, oralarda nefesler ta uzaktan hissedilirken buralarda nefeslere hasret üşürsün.
Sabahı bir nefeste sürüklerken ne in nede cin vardır günün içinde, akşamın ise uykuya düşmüş uyusuzkla hızlanır geceye.
Oralarda susmaz cep telefonların ‘’alooo kahvemizi nerde içiyoruz öğleden sonra, yada ıhmm mis gibi çay attım ocağa hadi gel bir kaç poça alda’’
Buralarda ise günün içinde sessiz yoldaşındır telefonun belki çalar umudu ile, hani dünden önce evvelsi gün ‘’ya buluşalım bak bir yerlerde haberleşelim cumartesiye’’ler takılı kalmıştır telefonun ahizesine, aa kimdi bu sözleri söyleyen rüyamı görmüştüm yoksa ben, yoksa hep bana hep bana egosunamı giyinmiştik dost kıyafetleriyle.
Sabahın gün içinde sürüklenmeleriyle telefonumda eskidi sessiz sessiz sürüklenmekten ya çalarsa duymassam duygularıyla ‘’hah sanki çalacak gibi’’.
En azından oralarda bak hemen arıyacağım larla bekliyordun aptal aptal telefonun başında taki yanıt gece yarısıyla yol alıncaya kadar.
Bekletilmeler özüre düşüyordu en azından bir kadeh kırmızı şarapla.
Hadi neyse buralarda alışkın olduğumuz tempoya devam nasılsa yatacaksın bir kaç saat sonra derken kendime, hepinize yolluyorum en derin sevgilerimle en sıcak dileklerimi mutluluk kahkahalarıyla coşsun akşamınız geceye doğru yol alırken.
***
ASUDE BİR GECENIN KOLLARINDA
Yudum yudum mey’i yudumlarken,
Ahu bakışlı yar teşrif eder odama,
Gece yarısı, saat 11,30 vurduğunda.
Asude bir gecenin kollarında,
Gözlerindeki hurşîd gönlümü Dil-güşa eyledi.
Ben hülyalarda mecnun iken.
Bilemezdik geceye düşen sözlerin heyhat düşeceğini
Köhnemiş agaç gövdesinde, dalında titreyen yaprak misali,
Ar düşünce duygulara,
Gök yüzünde grileşen bulutlar gibi,
Heyhat olur şimdi pembeleşen düşler.
Gün bitimine, gecenin saatleri girince.
Dudaklara tatlı bir tebbessüm akınca,
Ay bile kıskanırdı düşleri yıldızlardan.
Şimdi läl düşer yarınların pembe düşlerine
Duygular ar’a yenik düştüğünde.
|