''Biz ve onlar ''söylemi iki ucu keskin bir kılıçtır. Söz söyleyenindir. Sözler, bumerang gibi uçar, geri dönüp sahibini yaralayabilir.
Mubarek aylardayız. Önümüz Ramazan, Allaha yönelme ve içsel arınma aylarındayız. Polisi halkının üzerine acımasızca süren, ne halkını ne de polisini zerre kadar düşünmeyen erk şimdi evlere Ramazan paketleri dağıtarak oy peşine düşme hazırlıkları yapmaktadır.
Yalan söylemeyi adet haline getiren bu zihniyet, kendi atadığı cami imamını bile kaç kere sorgulamış, yalanına alet etmeye çalışmıştır. Elinde öldürücü alet olmayan gencini kurşunuyla bu dünyadan göçüren polisini serbest bırakıvermiştir. Bu da yetmemiş, mağdur Ethem Sülük'e iftira atmak için her yolu denemekte, ölüsüyle uğraşmaktadır. Cami duvarına kimin bıraktığı (?) belli olmayan bira kutusu ile üzerine işenen başörtülü kadın edebiyatı yapmaya devam etmektedir. Bu o kadar akıl dışı bir olaydır ki, böyle bir şey olsa muhakkak cep telefonu ile çekilmiş, onlarca video ve yüzlerce resim çekilmiş olur, bizler de çoktan seyretmiş olurduk. Yalan günahtır.
Türk'üm diyemeyen ama Türk bayrağından medet uman; alanlarda temcit pilavı gibi gerçek dışı nakaratları tekrarlayan; ihalelerini iktidar yanlılarına veren; dini devlet işine alet eden; halka başvurup, heyetlerle halkın nabzını tutuyor gösterisini yüzüne gözüne bulaştıranlar, laik Türkiye Cumhuriyeti devletini açmazlara sürüklemeye devam ediyorlar.
Önümüzde seçim var. Sokaklara dökülmekten, tencere-tava çalmaktan, evlerimize bayrak asmaktan, face book'ta yazı paylaşıp, karikatür yayınlamaktan çok daha önemli bir görevimiz var. Öncesinde sempati duyduğumuz parti kollarında çalışmak, sonrasında sandığa gitmek ve muhakkak oy kullanmak asli görevimizdir. İnsanımız sokağa dökülmeyi pek sever ama sandığa gitmek nedense zoruna gider. Bu kez bu iş ciddiye alınmalıdır.
'Ben oy kullanmıyorum' anlayışı bu seçimde kabul edilemez. O zaman gider, birazcık olsun sempati duyduğunuz partiye oyunuzu verirsiniz. Bu parti bolluğunda, muhakkak bir parti bulursunuz. Sokaklara çıkmakta son derece başarılı bir koordine ile twet kullanmayı beceren toplumumuz bu yetisini seçim zamanında da en iyi şekilde kullanmalıdır. Koordine olarak sandık başında yer almalıdır.
Balık hafızalı bir toplum olduğumuzu hatırlatmaktan da nefret ediyorum ama ne yazık ki söylediklerimizi uygulayamadığımızı görüyorum. Hafta sonu yine Mado'lar ve Saray'lar tıklım doluydu. Ayrıca oturanların önünden geçen topluluğun kendilerine yönelik ''Yuhhh, her yer Taksim, her yer direniş'' haykırışlarına, gülerek ve şaşkınlıkla bakmaktaydılar.
Taksim-Gezi olayları, devlet büyüklerinin çocuklarına babalık görevini yapamamalarından dolayı büyümüştür. Baba çocuğunu dinlememiştir, dinlemek istememektedir. Şevkatle konuşmak yerine, şiddetle ve hiddetle ve hakaretle, yangına körükle gitmeyi seçmiştir. Devlet babanın bu seçimi, halkı 'Orada dur' diye haykırmaya mecbur etmiş, olay ülkeye ve dünyaya yayılmıştır. Dünya Türkiye' de ki dayanışmayı örnek almış, Türk gençleri en uzun sivil toplum başkaldırısı ile dünya basınında yer almıştır.
Günlerdir, takıldığım bir cümle var. '' %50 yi temsil ediyoruz''
Şimdi aşağıda ki alıntıya bir göz atalım.
''AKP nin iktidara geldiği 2002 SEÇİM SONUÇLARI
Toplam Seçmen : 41.407.015
Toplam Kullanılan Oy......................: 32.753.386
Toplam Geçerli Oy..........................: 31.510.007
Oy kullanmayanların sayısı.............: 8.653.029
Geçersiz ve kullanılmayan oy toplamı........................................: 9.897.008
AKP nin aldığı oy ............................: 10.848.704
CHP nin aldığı oy.............................: 6.114.843
%10 Barajı’na takılıp Meclis’e yansımayan oy toplamı.................: 14.546.460
Meclis dışı kalan ve Kullanılmayan oy toplamı............................: 24.443.468
Geçerli oyların % 34.43’ü, yani seçmenin yaklaşık sadece % 25 inin oyları ile 550 milletvekilinin 363 ünü yani meclisin % 66’sını kazanmıştır.''
Kullanılmayan oy sayısına dikkatinizi çekmek isterim. CHP’nin aldığı oydan fazla, yani bir parti daha eder, yani bir muhalefet partisi daha eder.Kullanılmayan oyları eşit olarak dağıttığımızı varsaysak bile AKP'nin tek başına iktidarda olması mümkün görünmüyor.
Bu tabloya bakıldığında ''Biz %50 nin temsilcisiyiz.'' cümlesinin, matematiksel bir aldatmaca olduğu açıkca ortaya çıkıyor. Hangi % 50?
Gerçek, %25 nin oylarıyla iktidar olan Başbakan Erdoğan'ın gözünden kaçmamalıdır.
Taksim-Gezi kişisel baş kaldırıların, insanın kendi gerçeğine sahip çıkmasının yankısını bulduğu bir eylemdir. Var olmak değişmektir. Varlığını görmeyene, bilinçli anlamda gayret ve cesaretini korkusuzca ortaya koymaktır. Bireyler bilinçli seçimleriyle hayatlarına müdahele edilmesini istemediklerini tavırlarıyla ortaya koyarken; aynı düşüncede olan bireylerle; ayrı şehirlerde, değişik meydanlarda bir söylemle çığ gibi büyümüşlerdir. Demokratik haklara sahip çıkmanın ardında mihrak yoktur.
Yapılan parti mitinglerinin bu bilinçli savunmanın önüne dikilmesi son derece anlamsız olmuştur. %100 ün otobüsleri, vapurları, motorları, parası kullanılarak; %50 (?) yi toplamanın hiç bir demokratik izahı olmadığı gibi bir görsel kandırmacadan ibaret olduğu açıkca ve net olarak görülmektedir. Hele ki meydanlarda Biz-Onlar ayırımı yapmak, halkının her bireyini kollamak görevi olan erk sahibine hiç yakışmamaktadır.
Büyükbaba ''Mesaj alınmıştır'' diyerek ortalığı yumuşatmaya çalışırken; babanın ''Hangi mesaj?'' şeklinde bir açılımla, hem de olayların en ateşli anında dış tirübünden gazel okuması şık olmamıştır.
Ah! Çocuklarıyla birlikte, Gezi'de ağaçların altında şarkı söylemeyi tercih eden bir babamız olsaydı, bayram sabahları gibi sabahlara uyanır, endişelerden uzak yaşamanın tadına varabilirdik. Oysa ki 4 ölümüz, gözünü kaybetmiş gençlerimiz; hırpalanmış, kırık ve çıkıkları olan onlarca insanımız, görevini yapmakla suç işlemiş sayılan doktorlarımız, şiddet görmüş avukatlarımız, zarara uğramış esnafımız, kaos ortasında kalmış çocuklarımız ve yoldan geçenlerimiz;isteyerek veya istemeyerek emirlere uyan polisimizle karşı karşıya gelmezdi.
Renk renk çiçeklerin açması gereken duygu tarlalarımıza, nefret tohumları ekmenin hiç bir mazereti olmaz.
Yaradan '' bana kul hakkıyla gelme!'' der.
Harika ÖREN
|