On bir ayın sultanı, Ramazan ayı geldi. Mübarek ay, gecesiyle ve gündüzü ile ruhumuzu temizleyip, sevgi dolu saygıyla, şu günlerde her zamankinden daha fazla ihtiyacımız olan, barış ve dostluk günlerine ayrı bir anlam katacaktır, eminim.
Ramazan ayı, içselleşme ayıdır. Bedenimiz dinlenirken, huzur sessizce dalga dalga ruhumuza yerleşir. Orucun içtenlikle tutulduğu, ramazan ayında, ailecek kalkılacak sahurların, dostlarla oturulacak iftar sofralarının hafifliğine sarınmak üzereyiz.
Şükretmenin, iç ve inanç dünyamızı güçlendirerek, dinimizin derinliklerine inmenin tam zamanıdır. Beden ve ruhun iş birliği yaptığı bu günler, Kutsal kitabımızı daha iyi tetkik edeceğimiz günler olmalıdır. Ben Kuran-ı Kerim’in sadece belirli günlerde ve ölmüşlerimize okunduğu bu dar çerçeveden çıkmasını arzuluyorum. İnsanlığa armağan bir ''Hayat Yol Kitabı'' olduğunu düşünüyorum. İslam Tarihi öğrenilmeli, Hz. Muhammed'in düzensizliğin önünü almak için haksızlık ve ahlaksızlıklara karşı verdiği mücadelelerden ders alınmalı; okuyan, düşünen, şefkatli, toparlayıcı, paylaşımcı, vicdanlı insan olmanın hayatımızı yönlendirirken bize vereceği onurun farkına varma olgunluğuna erişebilmeliyiz.
M. Kemal Atatürk'ün isteğiyle Kuran-ı Kerim’in, Elmalılı Hamdi Yazır'a Türkçe çevirisi yaptırıldı. Atatürk'ün Elmalı'ya yazdırdığı tefsir günümüzde hala en güvenilir tefsir olarak kabul edilmektedir. Atatürk'ün 1926’da Diyanet İşleri Başkanlığı’na verdiği talimat üzerine, Kura-ı Kerimi yaşanan çağa uygun olarak, yeniden tefsir edebilecek bir alim arandı ve Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır da karar kılındı. Devlet eliyle yazdırılan bu tefsirle Atatürk bizzat ilgilendi.
Atatürk, yedi madde ile nasıl bir tefsir istediğini belirtti ve yedi madde daha sonra Diyanet İşleri Riyaseti ile Elmalılı Hamdi Yazır arasında imzalanan protokolde yer aldı. Atatürk, Diyanet'e gönderdiği yazıda bilhassa iki maddenin üzerinde duruyordu. Yeni tefsir 'Ehli Sünnet' itikadına ve Hanefi' mezhebinin görüşlerine göre hazırlanacaktı. Diğer bir isteği de, yanlış anlaşmalara mahal vermemesi için, ibret ve nasihat mahiyeti taşıyan ayetlerin genişçe izah edilmesi ydi. Atatürk, hüküm içeren ayetlerin de Türk-İslam geleneği göz önünde bulundurularak yorumlanmasını arzu ediyordu.
Kuran-ı Kerim her Müslümanın başucu kitabı olmalıdır. Tefsiri okunmalı, anlaşılmalı ve bilinmelidir. Bilinmelidir ki doğru, vicdanlı insan olmanın anlamı, kibrin vahameti; Allah ile kul arasına girilemeyeceği namusla, ekmekle oynamanın, beddua almanın, lanet okumanın, kin beslemenin, kendini beğenmenin, zülüm etmenin hayata nasıl yansıyacağı öğrenilsin. Yaşanan olaylardan ders almayı bilmenin erdemine ulaşılabilsin. Gerçek Müslüman olmanın sadece dua okumaya indirgenmesinin doğru olmadığını, bizzat Kitab’ımızı okuyarak öğrenelim.
Sosyal ve ekonomik anlamda hareketli bir ay yaşanacak. Maddi yardımlar, manevi güzelliklerle harmanlanarak; hayırseverlerce ihtiyaç sahiplerine (belediyeler, hayır kurumları, derneklerce) dağıtılacak. Fitre ve zekatlar ile bayram öncesi çocuklu ve muhtaç aileler sevindirilecek.
İftar çadırlarında binlerce kişi birlikte iftar açacak. Rızık paylaşılırken, eller aynı anda dua için açılacak.
Hoşgörü, değer verme ve değer bulma, af dileme ve af etme ve yardım değerlerinin en fazla hayat bulabileceği mübarek Ramazan ayı tüm Müslüman alemine hayırlı olsun.
Harika ÖREN
|