Laik Cumhuriyetimize ışık tutan eserleriyle, sahip çıkan; Türk milletinin gönlünde özel bir yeri olan Turgut Özakman, Eylül ayının dökülen yapraklarına kapılarak, yaşamdan göçtü.
Yazar, tiyatro ve edebiyat dünyasının duayenlerinden Turgut Özakman 83 yaşındaydı. ''Genellikle insanlar doğum günlerini takip eden günler içinde ölürler'' cümlesini bir yerde okumuştum. Özakman'da 1 Eylül doğumluydu.
İlk oyununu 16 yaşında yazdı. ''Pembe Evin Kaderi'' adlı oyunu sahne aldığında 21 yaşındaydı. Hukuk okudu, avukatlık yaptı ama yazının çekiciliğine karşı koyamayarak; Köln Üniversitesinde tiyatro eğitimi aldı. TRT kurumu Merkez Daire Başkanlığı yaptı. ''Radyo Notları'' adlı kitabı ve radyo oyunları yazdı. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya fakültesi, Tiyatro Kürsüsü'nde ' Dramatik Yazarlık'' dersi verdi.
Turgut Özakman akılcı, kıvrak zekasıyla kalemi çok güçlü bir oyun yazarıydı. İletişim dünyasına ve tiyatro eğitimine büyük katkıları olan Özakman'ın şu sıra İstanbul şehir Tiyatrolarında ''Ocak'' adlı oyunu sergileniyor.
Yazma tutkusu o kadar derinden ve doğaçlama geliyordu ki, akıcı uslubuyla 1965 itibariyle roman yazmaya başladı. ''Korkma İnsancık Korkma, Romantika'' romanlarıyla Türk Edebiyatı içinde ki yerini alan Özakman, '' Şu Çılgın Türkler'' romanıyla Edebiyat dünyasını salladı. Ardından ''Diriliş, Çanakkale 1915'' ve ''Cumhuriyet'' üçlemesi geldi.
Turgut Özakman, Türkiye Cumhuriyeti'nin geçmiş dönemlerini, anlatıp, tanıtarak yeni nesillere aktarmış oldu. 1948 yılı itibariyle, titiz bir çalışmayla belgeler, kitaplar ve anılar biriktiren yazar; gerçek bilgilere dayanan olaylarla Türk Milleti'nin geçmişine ışık tutarak, hafızalarımızı parlattı.
Hasta olduğu süre içinde bile günde 8-12 saat çalışan Özakman, Şu Çılgın türkler kitabının ardından, Türkiye'nin her yanına giderek okurlarıyla buluştu. Rahatsız olduğu dönemlerde fuarlarda cam kulube içinde kitaplarını imzaladı. Gördüğü ilgi ve sevgiyle milyonlarca okurunun kalbinde taht kurduğunun bilincindeydi. O ölmeden ardını görebilen nadir kullardan biriydi.
2013 Eylül ayı da geleneği bozmadı. Değerlerimizi, sevdiklerimizi aramızdan alıp, ebediyete göndermeye devam ediyor. Doğduğumuz andan itibaren büyüdüğümüze sevinirken, ölüme adım adım yaklaştığımızı, nasıl da unutuyoruz.
Sevdiğim bir yazarın, etkilendiğim, bende iz bırakan, ''Ardında İz Bırakmak'' isimli bir yazısı vardır. Kestim, saklıyorum.
İşte bütün olay bu! Ardında güzel bir iz bırakarak yokluğa karışmak...
''Çanakkale'' romanını yazarken, 8 ay gerçekten eve kapananTurgut Özakman, bunun en güzel kanıtıdır.
Çılgın Türk Özakman sonsuza dek hatırlanacaksın, mekanın cennet olsun.
|