Uzun bayram tatilimiz sona erdi. Dokuz günü hepimiz kendimize göre yaşadık. Çoğumuz bu bayramı tatil olarak planladık. Büyük şehrin karmaşasından uzaklaşarak, plan program bolluğunda Ekim güneşinin koynuna sığındığımız günleri tükettik. Şehirde kalanlarımız ise trafik rahatlayınca ziyaretlerini kolayca yapabildi.
Pazartesi günleri pek bir sevimsizdir ya, bu Pazartesi daha da çekilmez olabilir. Aman stres yapmayalım. Geçirdiğimiz tatil anılarının hatırına, bu Pazartesi gününü işe alışma günü olarak yaşayalım.
On gündür ve belki de yıllık izinlerle birleştirerek daha da uzun zamandır iş arkadaşlarımızdan uzak kaldık. Birbirimize anlatacak ne kadar çok konu ve gösterilecek onlarca fotoğraf var.
Otobüsde yanınızda fıkır fıkır konuşan teyze, horlaması uykuya dalmanızı imkansız kılan amca; havaalanı kuyrukları, rötar yapan uçaklar ve muhteşem kalabalıklar. Bir ağızdan konuşan insanların uğultusu, araba içinde beklemekle geçen sıkıntılı saatler sırasında anlatılan fıkralar, gözardı edilen perhizlerin sonrasında alınan kilolar.
İşe gitme telaşına düşmeden geç yatılan gecelerin, stressiz sabahları, yatak keyifleri, bol çeşitlerin süslediği kahvaltı sofralarında ki gazete okuma seansları, hafif müzik ya da deniz sesinin eşlik ettiği kahve höpürtüleri, çocuklarının isimlerini devamlı bağırarak terbiye etmeye uğraşan annelerin telaşları, tavla tıkırtıları...
Saçları rüzgarın esintisine terkederek yapılan sahil yürüyüşleri, kahve fallarında hayallenmek, çocuklara ayrılan oyun zamanları, denize atlamak yada ürperip uzaktan seyre dalmak, martıları izlemek, yağmur bulutlarını gözlemek...
Zamansız tembelliklerde kestirmek, okunan kitapların rüyasına dalıvermek, akşam üstü aperatiflerinin hafifliğinde, ürperen omuzlara konan şallara sığınmak, kaçamak bakışlarda aşkı aramak, sevgilinin gözlerinde kendini görmek, fısıldaşmak, cilveleşmek...
Izgara kokularının peşine düşüp, tabaklarda ki çeşitli lezzetlerle keyifli sohbetlerin tadına varmak, midelere bayram, diyetler rafta... Ayışığı partileri, kumsal ateşinde müziğin ritmiyle dans, biraz da aşk...
Yaşam aksesuarları, olmazsa olmazlar, cep telefonları ve tabletler; anı yakalayan fotoğraflar her dakikayı belgeleyen twitler, kutlama mesajları...
Yaşamak, zamana esir olmadan, tabiatın yanıbaşında, deniz ve kumla kucak kucağa, gündüz gece demeden, kederleri örten neşeli anlar...
Her güzel rüya bitmeye mahkumdur.
Unutun dönüş yolu çilesini, kapayın gözlerinizi, en güzel anların hayaline kapılın.
Ama bir şeyi sakın unutmayın. Tatil yapmak için para kazanmak gerek, para kazanmak için ise bir işe sahip olmak gerekiyor.
Aklınıza iş bulamayıp çaresizlik içinde bekleşen işsiz ordusunu getirin.
Biz mutluyuz ve, yaşasın! Bugün işe gidiyoruz.
Harika ÖREN
|