Mudanya sokaklarında dolaşmaya başladığımda, içimi inanılmaz bir sevinç ve sonsuzluk hissi kapladı. Rüzgarlı bir gündü, dalgalar kıyılarda ki yalıları acımasızca dövüyordu. Tüm ihtişamıyla kıyıda yer alan beyaz yalının balkonları denizin hışmından payına düşeni almaktaydı.
Sahilde bir cafeye oturdum. Çayımı beklerken, Mustafa Kemal başkanlığındaki Ankara Hükümeti’nin Türk Milleti'nin tek temsilcisi olarak ilk kabul edildiği yer olanMütareke Evi'nden gözümü alamıyordum. Marmara Denizi kıyısında, Mudanya Kasabası'nda bir zarif beyaz yalı, hala yıllara meydan okuyordu. Hem de Türk'leri barış masasında alt etmek isteyen ittifak'a; sırtında ki şanlı üniformasından barut kokuları tüten İsmet Paşa'nın dünyaya meydan okumasını hatırlatırcasına...
4- 11 Ekim 1922 de Yunanlılara karşı, üç yıldır süregelen Ulusal Egemenlik Savaşı'nın, Türk Orduları'nın zaferiyle sona erdiğini bütün dünyaya ilan eden; Mudanya Konferansı'na tanıklık eden yalıdan geçmişine göz atalım.
Başkomutanlık Meydan savaşı'ndan sonra yıldırım hızıyla İzmir'e giren ordularımızın, bir kolunun İzmit'ten, İstanbul Boğazı üzerine, diğer kolunun da Balıkesir'den Çanakkale'ye doğru yürüyüşe geçmesi, Yunanlıları yurdumuza saldırtan İtilaf kuvvetleri'ni korku ve telaşa düşürmüştü. Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa, İzmir'e gelip, Mudanya'da konferans talebinde bulunan; Fransız Parlementosu Dışişleri Komisyon Başkanı Franklin Boullon ve Fransız Generali Pelle'nin isteğini kabul ettiğini; bir nota ile İtilaf devletleri'ne bildirir. (30 Eylül 1922)
TBMM hükümetini Batı cephesi Komutanı İsmet İnönü'nün, olağanüstü yetkilerle donatılarak hükümetimizi temsil ettiği askeri konferansta, Fevzi Paşa ve Refet Paşa da görüşmeler boyunca Mudanya’da bulunurlar. İngiltere’yi General Harington, Fransa’yı General Charpy ve İtalya’yı da General Mombelli’nin temsil ettiği Mudanya görüşmelerinde, ateşkesle doğrudan ilgili durumda bulunan Yunanistan, General Mazarakis ve Albay Sariyanis’i görevlendirmesine karşın, Yunan delegeler görüşmelere doğrudan doğruya katılmayıp, Mudanya açıklarında bir İngiliz gemisinde beklerler.
Mudanya Mütareke Evi'n deki askeri konferansta; Türk-Yunan Savaşı'nın resmen sona erdiği tüm dünyaya açıklanır. Ayrıca trakya Bölgesi ve İstanbul-Çanakkale Boğazları ile ilgili çok önemli kararların altına imza atılır. İngiltere, İtalya, Fransa, Türkiye yetkililerinin imza koyduğu anlaşmayı Yunanistan imzalamaz. Aslı Fransızca yazılan anlaşma daha sonra Türkçe'ye çevrilir.
Beyaz zarif yalı, 19. yüzyılda Rus kereste tüccarı Aleksandr Ganyanof tarafından inşa ettirilmiş. Tipik yalı mimari özelliklerine sahip olan 2 katlı ahşap bina 800 metrekare arsa içerisinde 400 metrekare alan üzerine inşa edilmiş yalının, 13 odası ve 2 büyük salonu bulunuyor.
Ailesinin kiracı olarak oturduğu bu yalıda dünyaya gelen, Mehmet Hayri İpar, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde önemi büyük olan bu yeri satın alınarak; 21 Eylül 1936 da müze olması için Mudanya Belediyesi’ne bağışlamış. Mehmet Hayri İpar, noter senedinde “Ben, Mudanya'da doğan bir Türk sıfatıyla, antlaşmanın imzalandığı bu binayı müze haline getirmeyi düşündüm. Sahilde bir rıhtımın üzerine ahşap olarak yapılmış olan bu bina, daha önceleri Mudanya Belediyesi tarafından alınmış ve içindeki eşyası öteye beriye satılmış, hediye edilmiş bulunuyordu. Bina eski olduğundan harabe olmaya yüz tutmuş gibiydi. Binayı ve iskelesini aslına uygun olarak tamir ettirerek, eski haline getirttim. Yanlarında bu binaya bitişik ahşap evler vardı. Bunları da satın alarak, yıktırdım. Etrafını tanzim ettirerek ve dört tarafını parmaklıkla çevirterek Mütareke binasını ortaya çıkarttım. Buradaki dağılmış eşyaları ve zarara uğrayanları bile yeniden satın alarak yerli yerine koydurdum. Mütareke evini eşyalarıyla birlikte müze olarak kullanmak üzere tamamen Mudanya Belediyesi'ne bağış ve devir ettim.” diye anlatmış.
Beyaz yalının kapısından girdiğimde, tarihin kokusu tarafından karşılanıyorum. Dinleyici Odası'nda ki bordo-pembe kareli, çizgili kumaşlarla döşeli kanapeler, işli, bordo perdeler, devasa aynalar, son derece etkileyici...İmza Salonu, Delege odası, hasırlı sandalyelerin göze çarptığı İsmet İnönü'nün çalışma odası... Mütereke imza anı, balmumu heykellerle canlandırılmış. Ve beni en çok etkileyen şey de 1947 senesinde Türk Askerleri'nin getirmiş olduğu ''Şehitlik Toprağı'' oluyor. Gözümden inen yaşlara engel olamıyorum. Uzun süre odalar arasında geziyorum. O güne ait objeler arasında dolaşıyorum.
Hemen Mütareke Evi'nin karşısında bir anıt var. Üzerinde Mustafa Kemal Atatürk'ün, İsmet İnönü'ye teşekkür ve taktirlerini ileten bir yazı bulunuyor.
Cumhuriyetimizin 90. yılını kutlarken, üzerinde yaşadığımız Türkiyemiz topraklarının, ninelerimizin ve dedelerimizin kanlarıyla sulandığını, Cumhuriyetin gökyüzüne ulaşan, yeşil dallarının atalarımızın kanlarıyla hayat bulduğunu unutmayalım.
Tüm şehitlerimize rahmet diler, gazilerimizin önünde saygıyla eğilirim.
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!