Bir ölüm yıldönümünde daha Ata'mızı saygıyla anıyorken bu kez de kültür ve sanatla olan ilişiğine göz atalım, istedim.
Kültür, yaşayış ve düşünüş tarzımızda her günkü ilişkilerimizde; sanatta, edebiyatta, dinde, keyifli zamanlarımızda ve eğlence ortamlarımızda, doğal yapımızın açığa çıkan yüzüdür.
Atatürk kültürü, ulusun temel taşlarından biri saymıştır.16 temmuz 1921'de Ankara'da, Ulusal Hükümetin ilk Eğitim Kongresi'ni açma konuşmasında; ''Ulusal dehamızın gelişmesi, ulusal kültür ve tarihsel karakterimize uygun bir kültür ile sağlanabilir. Kültür yani fikir ekini zeminle orantılıdır. O zemin ulusun karakteridir. '' diyerek başladığı sözlerine şöyle devam eder. '' Çocuklarımız ve gençlerimiz yetiştirilirken onlara özellikle kendi varlığı, hakkı ve birliği ile çatışma halinde yabancı ögelerin tümüyle savaşma gereği ve ulusal fikri tam bir inançla her karşın fikre karşı şiddetle ve fedakarlıkla savunma zorunluğu telkin edilmelidir. Silahıyla olduğu gibi, kafasıyla da savaşma zorunda olan ulusumuzun, birincisinde gösterdiği gücü ikincisinde de göstereceğine hiç şüphem yoktur'' der.
27 ekim 1922'de Bursa öğretmenlerine Şark Tiyatrosu'nda '' Ulusu ulus yapan, ilerletip yükselten kuvvetler vardır; fikir kuvvetleri ve toplumsal hareketler... okul genç kafalara, insanlığa saygıyı, ulusa ve memlekete sevgiyi bağımsızlık şerefini öğretir. En önemli ve yükseltici görevlerimiz kültür işleridir. Kültür işlerinde ne yapıp edip zafere ulaşmak gerekir. Kültür programımızın, politikamızın temel taşı bilgisizliğin ortadan kaldırılmasıdır'' der.
22 Eylül 1924'de Samsun İstiklal Ticaret okulu'nda '' Eğitim en önemli meseledir. Eğitim, ulusu özgür, bağımsız, şanlı, yüksek bir toplum halinde yaşatır; ya da kölelik ve yoksulluğa sürükler. Yeni Türk Cumhuriyeti'nin yeni kuşağa vereceği eğitim, ulusal eğitim olacaktır. Ulusal Eğitim söz konusu olunca, dili, metodu, araçları da ulusal yapmak tartışma konusu olamaz''der.
Büyük devrimci Atatürk tiyatroya özel bir ilgi gösterir. İstanbul'a her geldiğinde Darülbedayi (Şehir Tiyatroları) de temsiller seyreder. Ankara, Çankaya Köşkü'ndeki bir şölen sonrasında sanatçıları ''Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz hatta Cumhurbaşkanı olabilirsiniz; fakat sanatçı olamazsınız. Hayatlarını sanata veren bu çocukları sevelim'' sözleri ile över. Mustafa Kemal, toplumsal özgürlüğe kavuşturduğu Türk kadınına tiyatro sanatının da kapılarını açmıştır.
Memleketimizin Resim ve Heykel Müzesi, istanbul Dolmabahçe Sarayı'nın Beşiktaş'a yakın kısmında, Atatürk'ün emriyle açılır. ''Bir ulus ki resim yapmaz, bir ulus ki heykel yapmaz, bir ulus ki bilimin gereğini yapmaz; o ulusun ilerleme yolunda yeri yoktur.'' diyen Mustafa Kemal, son dönem yaşadığı Dolmabahçe Sarayı duvarlarını resimlerle bezemiştir.
14 ekim 1923'de İzmir Kız Öğretmen Okulu'nda, ''Hayatta müzik gerekli midir?'' sorusuna cevap veren Atatürk, şöyle der ''Hayatta müzik gerekli değildir çünkü hayat müziktir. Müzikle ilgisi olmayan yaratıklar insan değildir. Bahis konusu insan hayatı ise müzik herhalde vardır. Müziksiz hayat olmaz. Müzik hayatın neşesi, ruhu, herşeyidir. ''
Mustafa Kemal Atatürk, insanları duygularından yakalayan sanatın tüm dallarına önem vermiştir. Türkiye'yi Türk Milleti'ni yeniliğe açan Atatürk, evreni anlamaya ve anlatmaya çalışan düşünme çabasına, sanata ve sanatçının yolunu açmıştır.
Hayat sanatın tükenmez kaynağı olduğu gibi, sanat da hayatın can damarıdır. Atatürk bu gerçeği ''Sanatsız kalan bir ulusun hayat damarlarından biri kopmuş demektir'' cümlesiyle çok güzel anlatmıştır.
|