''Gezi Parkı Direnişi'' yıldönümü, dün TRT haber kanallarında ''Sokak Olayları'' nın yıldönümü olarak anons ediliyordu. Bir an kulaklarıma inanamadım.
Parktaki ağaçların kesilmesini engellemek için, Gezi'ye çadır kuran insanların sabaha karşı, çadırlarını yık ve yak! Önce ''Biz yapmadık, yanlışlık olmuş'' de, sonra ''Polise ben emir verdim'' diye kükre! '' İnsanlarının üstüne tomalarla su sıktır, gaza boğ... Beyni uçan, gözü çıkan, hayatını kaybeden 12 genç olsun.
Dış mihraklar diye kılıf bul, paralel yapı diye bir şey uydur; sanki bu memleketi 12 senedir sen idare etmiyormuşsun gibi. Yaralılara yardım eden doktorları tutukla. Koç gurubunu düşman ilan et. Neden? İnsanlar boğulmasın, yaraları tedavi olsun diye otel kapılarını açmışlar!
Gezi Parkı Direnişi öncesinde kürtajdan başladın. Kadınları neredeyse akşam mesaisi için senden izin alacak duruma getirdin. TC mize karıştın. Türkiye Cumhuriyeti'nin verdiği demokratik haklarla geldiğin yerde, bir balkon edindin. Oradan halkın yaşam tarzına karışıp, eğitimden girdin, seksten çıktın, emir etmeye başladın. İçki konusu, kızlı-erkekli derken, insanları gerdin de gerdin!
Ben yaparım, olur mantığıyla hareket ederken, birden insanlar ayaklandılar. Yeter diye sokaklara döküldüler. Haklıydın. Bu iki ağaç için yapılan bir direniş değildi. Türkiye ayağa kalktı. Kabul etmeyiz, razı değiliz diyerek, meydanlara döküldü. En doğal demokratik hakkını kullandı. Bu meşru bir protesto idi. İnsanlar şiddete yönelmedi. Polisin aldığı emirlerle, gaz, su, plastik mermi atmasıyla; halk-polisi ile karşı karşıya kaldı. O polislerde biz anaların çocuklarıydı.
Gezi Direnişi Türkiye Cumhuriyeti tarihine, ilk sivil darbe olarak adını yazdırmıştır. Hep askeri darbeden korkup, asker ocağını duman ederken, sivil darbeyle karşılaşmak şaşkınlık yarattı. Gezi Direnişi kendiliğinden oluşan, halkın bağrından kopan duyguların ayak sesleri olarak başladı ve devam edecektir.
Direnişe leke sürmek mümkün olmadı. Cami'ye bira ile girilmemiş, Kabataş bacı olayı fiyasko! Üstüne, ayakkabı dolusu dolarlar, ne karşılığı alındığı belli olmayan bağışlar, ortaya dökülen tapeler... Birden gümbür gümbür arkasında durulan, Ergenekon ve Balyoz davaları fiyaskosu...
Gezi Direnişi bize bağımsızlığımızın, özgürlüğümüzün önemini hatırlattı. Başını bilgisayardan kaldırmayan gençlerimiz, artık politika ile devlet, millet meseleleriyle ilgileniyor. Bunun en güzel kanıtı son belediye seçimlerinde görev alan insanlarımızın cidiyetidir. Korkular son buldu, milliyetci duygular, dayanışma, elele vererek, sorunları konuşma platformları yarattı. Biz yüzyıllardır bu coğrafyada, Türk, Kürt, Alevi, Laz, Gürcü, Boşnak bir arada yaşadık ve yaşayacağız.
Gezi Direnişi yıldönümü öncesi, nefret söylemleri başladı. Aslında hiç bitmemişti ki... Ölen çocuklara ''Gelmiş, geçmiş'', 301 madenci emek şehidimize, ''Olur böyle şeyler'', tahammülsüzlük diz boyu. Tekme ve tokatta cabası... Ve ''Orada yapacaklarımıza mani olamayacaklar, çapulcular eğer sokağa dökülürse, gereken her şey yapılacak'' emirleri... Ne için, beton Gezi Parkını korumak için; sanırım insanların ağaçları sökeceğini sanıyorlar.
Gezi Direnişi sırasında hayatını kaybedenleri rahmetle anıyorum. Nur içinde yatsınlar. Onlar bizim Demokrasi Şehitleri'mizdir. Her yıl 31 Mayıs'ta anılacaklar.
Gezi Direnişi ruhu daima var olacaktır. Dünya anladı ama o anlamadı.
Sokak olayları mı? O kadar basit mi? Güldürmeyin beni...
|