Bu yılki 10 Kasım törenlerinde yıllardır hemen zaman olduğu gibi Mustafa Kemal değil de Atatürk denilmesi, birileri için bir bardak suda fırtına koparmaya yetti…
Hatta yetmek ne kelime arttı bile denilebilir.
Hemen iktidarın savunmasına giriştiler…
“Bakın, Atatürk dediler…”
“Bu tam da Atatürkçü olduklarının kanıtı…”
Gerçi bunu, yapılan eleştiriler karşısında…
”Atatürkçülük kimsenin tekelinde değil” türünden savunanlar bile oldu ancak, yaptıkları şeyin Atatürk’ün önemini küçültmekten öte bir işe yaramadığını asla ve asla düşünmediler.
Tüm bu yaşananlardan da anlaşıldı ki birileri için Atatürkçü olmak…
“Ne olursan ol, gel…” diyen Mevlevi tekkesine katılmaktan hiç de farklı falan değil miş…
Tabi ben böyle deyince…
“Kimin Atatürkçü olup olmadığına kim karar verecek?”
“Bunun sınavı mı var?”
“İnsanların ne kadar Atatürkçü olduklarını ölçen bir mihenk taşı mı icat edildi?” Türünden birçok yanıtla karşılaşmak mümkün…
Ancak onların unuttukları…
Belki de hiç ama hiç öğrenmedikleri…
Atatürk ilkelerini…
6 oku…
Devrimleri…
“Ekonomik bağımsızlık olmadan siyasi bağımsızlık olmaz…” “Her fabrika bir kaledir.” Diyerek
Misakı milli kadar önem verilen misakı iktisatı nereye koymak gerektiği…
Aslına bakarsanız…
Tüm çatışma Cumhuriyet Devrimlerinin tamamlanamaması nedeniyle yaşanmaktadır demiş olsak yanlış söylememiş oluruz…
Çünkü aradan gecen 94 yıla karşın hala ulus kimliğimiz tartışma konusu yapılıyorsa…
Ulus devlete saldırılıp tekrar ulus öncesi tarikat, cemaat ve etnik kimliklere dönülmesi yönünde her türden çabaya izin veriliyorsa ve bugün hala…
İktidarın bir meclis başkanı adayı laikliğin kaldırılmasını gündeme getirebiliyorsa…
Yine aynı düşüncedeki bir sendika başkanı Cumhuriyetçileri hain ilan eden birini baş tacı yapmaya çalışabiliyorsa ve bu devletin kökenine ait tartışmalar hiç bitmeyip…
Cumhuriyet…
Onun kurucusu bile açıkça hedef alınabiliyorsa, bence üzerinde tekrar tekrar durulması gerekmez mi?
Şimdi şöyle bir düşünün…
Atatürk İlkelerinin…
Yapılan Devrimlerin tümünün amacı…
Ortak bir dili konuşan…
Aynı duyguları taşıyan…
Aynı tarihsel geçmişe sahip ve hepimizin aynı ekonomik paydada birleştiği, bugün adına millet dediğimiz kimliğin sahiplendiği bir ulus devlet değil miydi?
Peki, ya buna karşı çıkanların istedikleri, onlar neydi?
Aslında biliyorsunuz ama…
Söyleyim…
Ulus kimliğin olmadığı…
Toplumun etnik ve dinsel kimliklere ayrıştırıldığı ve hemen her türden kimliğin kendi dilleriyle eğitim yaptığı, çok kimlikli, çok kültürlü, çok hukuklu…
Ulus devlet öncesi tüm kurum ve kuruluşların da toplumda yaşama alanı bulduğu…
Ekonominin tamamen yabancı pazarı olup…
Küresel sermayeye teslim olunan bir ülke…
Ama tüm bu tartışmalar bize bir şeyi çok net olarak göstermektedir
Atatürk’ten yana olduğunuzda aynı zamanda ulus kimlikten…
Cumhuriyetten…
Ekonomik ve siyasi bağımsızlıktan yana olmak durumundasınız…
Karşı çıktığınızda da kendinize ne ad takarsanız takın...
Emperyalizmden yana…
Tercih sizin.
|