Son yıllarda ülkemiz adına yürütülmekte olan dış politika için “dış politika dediğin böyle olur “Demeyi çok isterdim ama…
Ancak tabi ki böyle bir şeyin olmadığını hepimiz biliyoruz.
İşin doğrusu son yıllarda ABD ile birlikte hareket etmenin bizi nasıl bir kıvraklığa, hızlı bir dönüşe sevk ettiği ortada…
Önce “kardeşim Esad…”
Sonra “Esed…”
Ardından “Suriye’nin toprak bütünlüğünden yanayız” tavrı…
Son olarak da “Esad gitmeli” türünden bir manevra...
Sahi dünyada bu kadar hızlı yön değiştiren başka bir ülke var mıdır bilmiyorum ama…
Gerçek şu ki; olaylara ulusal bir duruşla değil de…
Tamamen…
Bir mezhep düşmanlığı…
Hatta tarikat penceresinden bakıyorsanız…
İster istemez…
Her zaman için emperyalizmin yedeğine düşmeniz mümkün…
Şimdi söyle bir düşünün…
2011yılında Suriye’de ilk olaylar neden başlamıştı dersiniz?
ABD’nin, bir takım batılı ülkelerle birlikte Suriye’den çeşitli reformlar yapmasını istemesiyle değil mi?
Ya sonrasında…
Beşar ESAD’ın ülke yönetiminden çekilmesi bile istenmedi mi?
Hatta Esad için gidebileceği ülkeler bile hazırlanmıştı ama oyun kısa sürede bozuldu ve ESAD direndi…
Zaten ondan çok kısa bir süre öncesinde yapılan seçimlerde yüzde 80’ ler civarında bir desteğe sahip bir liderin başka türlü düşünmesi de mümkün değildi.
Sonuçta, 6 yıllık bir mücadele sonunda Suriye tekrar egemenliğini sağlamaya başladı ama birileri “Esad Suriye’nin başından gitmeli” Söylemini hep sürdürdü…
Çünkü BOP ‘da asıl hedef, büyük Kürdistan kurulmasıydı ki Irak’ta ki Barzanistan’dan sonra bu devletin denize ulaşması gibi bir zorunluluğu bulunuyordu.
Hem başka türlü nasıl kendi başına başka hiç bir ülkeden izin almadan kuzey Irak’ta çıkan petrolü satabilirdi ki…
Ama olaylara İran ve Rusya’nın müdahalesiyle ABD ve batılı devletlerin hevesleri kursaklarında kalıverdi.
Çünkü bu iki devlet de biliyordu ki…
Eğer Suriye yenilirse…
Kendi adları gibi emindiler ki sıra kendilerine gelecekti…
Çünkü 4 ülkeden koparılacak parçalarla kurulacak olan büyük Kürdistan’ın bir parçası da İran’dı…
Sonuçta
İran’da da “muhalefet” hareketi başlayıverdi…
Hem de ABD…
İsrail ve Suudi Arabistan gibi çok “demokratik” ve başka ülkelere “demokrasi “götürmeyi alışkanlık haline getiren ülkelerin desteğiyle…
Şimdi bazıları…
İran’da baskıcı bir dini rejim olduğu gerekçesiyle, muhalif hareketlere sempati duyuyor olabilir ama…
İş ne yazık ki o kadar basit değil…
Ayrıca yeni değil, İran uzun süredir ABD ve İsrail’in hedefinde…
Dahası…
Üstelik bu iş çok gizli falan da değil…
İsrail Genelkurmay Başkanı Gadi Eizenkot geçtiğimiz günlerde : “İran'ın Irak, Suriye, Yemen, Lübnan, Bahreyn ve Gazze’yi de içine alan bir Şii Hilali" oluşturmak istediğini” söyleyerek , “İran’ı Filistin örgütlerini desteklemekle de suçladı.”ve “İran'ın "Şii Hilali"ne karşı ittifak arayışındayız .“ demedi mi…
Neydi bunun anlamı;
“İran bölgede ABD ve İsrail’in tüm planlarını bozuyor, bu yüzden İran kaosa sürüklenerek başını kendi sorunundan kaldıramaz hale getirilmeli” değil mi?
İşte sadece bu yüzden bile İran’a destek olmak gerekmez mi?
Çünkü İran giderse bırak Irak ve Suriye’yi…
Sıra Türkiye’ye gelmeyecek mi?
Bu nedenle İran’ı savunmak aynı zamanda Türkiye’yi de savunmaktır…
|