Belki seçim ortamında bu türden bir yazı sizi şaşırtabilir ama ülkemizin yaşadığı kimi değişikleri…
Ekonomide yapılanları anlamak için bence konunun anlaşılması son derece önemli…
Şimdi sorumuzu baştan soralım…
Emperyalizm bir ülkeden ne ister?
Doğrusunu isterseniz pek çok kez yazdık ama yine de tekrar edelim…
Öncelikle istediği…
O ülkenin sanayileşmekten…
Tarımını geliştirmekten vazgeçip, hiç bir koşul olmaksızın kendilerinin açık pazarı olmasıdır.
Tabi bunu yapabilmenin pek çok yolu var ama önce ülkede sanayileşmeye, kalkınmaya, tarımı geliştirmeye ayrılabilecek bir birikimin olmasını engellemek önde gelen amaçlarından biridir…
Haliyle bunun için de sanayi ve tarıma ayrılacak kaynakların dışarıya aktarılması gerekir ki…
O ülkede bunları gerçekleştirebilecek herhangi bir birikim olamasın.
Hani bu gün şaşkınlıkla karşıladığınız…
Hasta garantisi verilmiş hastaneler…
Yolcu sayısı garanti edilmiş hava alanları…
Köprüler…
Yollar var ya…
Mantığı bu...
Tabi her şey bununla da bitmiyor…
Ülkede gümrük birliği öncesinde, korumacılık varken gerçekleşen ulusal sanayi…
Tarım…
Banka, ticaret, rafineri, haberleşme, enerji gibi kurumların bulunması da bilindiği gibi emperyalizmin ülke pazarını ele geçirmesinin önünde en önemli engeldir…
Bu nedenle bunların da kısa sürede piyasaya açılarak hızla yabancıların eline geçmeleri sağlanmalıydı ki…
Ülke tamamıyla yabancıların pazarı olabilsin.
İşte bu nedenle sanayi…
Tarım…
Bankacık…
Ticaret…
Rafineri…
Hatta stratejik olarak kabul edilen madenler ve askeri malzeme ve mühimmat üreten kuruluşlar da içinde olmak üzere hemen her şey…
Hatta düşünce kuruluşları bile yabancılara satılmaya çalışılır ki…
Emperyalizm tamamen ülkeye hakim olsun.
Zaten bunu yapanların…
Atatürk’ün Gençliğe Hitabe’de vurguladığı “Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş… ” Sözünden ülkenin emperyalizme karşı direnebileceği ulusal sanayi, tarım, ticaret ve bankacılık haberleşme, enerji gibi kuruluşlarından oluşan ekonomik kaleleri değil…
Çeşitli kentlerimizdeki tarihi kaleleri anladıkları ortada ama ne yazık ki iş bununla da bitmiyor…
Küçülen devletle birlikte devletin sosyalliği de ortadan kalkacağından ülke çok kısa bir süre içinde etnik ve dini yardım kuruluşlarının eline kalıveriyor…
Böyle olunca ulus devletle beraber…
Toplumu bir arada tutan, etnik ve dinsel bölünmesini engelleyecek Türk ulus kimliğinin de yok edileceği, göz önünde bulundurulursa…
Ülkenin etnik ve dinsel parçalanmasının önünde hiç bir engel bırakılmamış oluyor…
İşte birilerinin yıllardır Osmanlı benzeri çok kimlikli, çok kültürlü bir devlet istemelerinin…
Atatürk adını hemen her yerden silmeye çalışmalarının…
Türk ulus kimliğini yok etmeye çabalamalarının…
“Federatif olmayan bir başkanlık altı kaval üstü şişhanedir” Dedikleri halde yıllardır başkanlıkta ayak diretmelerinin nedeni bu…
Bilmem anlatabildim mi?
|