Gaziantep ve çevresinde geçtiğimiz hafta başında başlayan ve birkaç gün süren yağmuru gazetelerde okudum, yerel televizyonlarda izledim.
Bu yağmurlarda orada olmak vardı ama ne çare uzakta, Akdeniz şeridinde bir yerlerdeyim.
Mayıs ayından bu yana burada yağmuru göremedik.
Özlediğim için olsa gerek, yağmur yağdığında Gaziantep’te olmak isterdim.
Bana epey yazı malzemesi de çıkardı.
Çünkü her yağmurda Gaziantep’i su götürür.
Caddeler nehre, sokaklar ırmağa, zemin katlardaki konutlar ve işyerleri göle döner.
Ve her yağmur sonrasında çözümler aranır ama bulunamaz ki Gaziantep’te yaşayan insanlar sıkıntı çeker.
Alt yapısı 100 bin nüfusa göre olan ülkenin 6. Büyük kentinde 2 milyona yakın insan yaşarsa, çözüm üretmek isteyenler zorlanır ve kalakalırlar.
Ne diyelim?
Gaziantep’in fıtratında var desek, zülfü yare dokunmuş olur muyuz bilemem.
Bol yazı malzemesi yakalayacağımı bildiğim için, yine de bu yağmurlarda yaşadığım kentte olmak isterdim.
X
Son zamanlarda haberler “iddiaya göre” diye başlıyor, “iddiaya göre” diye bitiyor.
Ciddi bildiğimiz gazetelerde, yandaş gazetelerde, muhalif gazetelerde, hemen hemen tüm televizyonların haber kuşaklarında “iddiaya göre” den geçilmiyor.
Şimdi ben haberciliğimizi mi eleştireyim yoksa gazeteciyi, “iddiaya göre” diye haber yapmaya zorlayan çirkin politikayı mı?
Ve yine ben “iddiaya göre diye başlayarak yapılan haberlerin haber olmadığını iddia ediyorum” desem mutlaka alınanlar, gücenenler olacaktır.
Kimse alınmasın.
Bu benim iddiamdır.
Bu iddiayı çürütecek birileri varsa buyursun.
İddia ediyorum, haberciliğimizin geldiği durum şimdilerde bu noktadadır.
Ve bundan dolayıdır ki basına güven her geçen gün azalmaktadır…
|