Gaziantep’te yabancı uyruklu iki gurup arasında sandalyeli, palalı çatışma çıktı.
Sonuç mu?
Fasafiso.
Organize Sanayi Bölgesinde bir tekstil fabrikasının işçileri grev yapmak istedi.
Anakent Belediye Başkanı, işçilerle görüşüp, “azıcık sabır” dedi ve olayı yumuşattı.
Sonuç; grev yapmak isteyen işçiler kazandı.
Özellikle Memur Sen, çalışma bakanının açıkladığı zamma karşı çıktı.
Hem de ciddiymiş gibi.
Yani kayıkçı kavgası.
Sonuç, hakem kararına kalacak gibi.
Gazeteleri okurken, televizyon haberlerini izlerken hep dişimi sıkıyorum.
Dişlerimin çoğu ana dişim olmadığı için sorun yaşamıyorum.
Ya sıktığım ana dişim olsaydı.
Geçin bunları da, her şeye karşın hala gözümüzün içine baka baka yalanlarla oyalanmaya çalışılıyoruz.
Hem de yalan olduğunu bile bile.
Bir imtihandan geçiyoruz ki bu gidişle hepimiz imtihanı veremeyip sınıfta kalacağı.
Bunu anlamak için çok zeki olmaya gerek yok, ebleh olsanız da anlayabilirsiniz.
Ama nerede?
Belki kazık gırtlağımıza kadar çıkınca.
O zaman da söz söylemeye nefesimiz yetmeyecek.
Dürüst, namuslu, vicdanlı, merhametli insanın ezildiği bir dönemde ürperiyorum.
Üniversiteler, özel – resmi hastaneler, eğitim, dolayısıyla okullar, dershaneler ticarethane olmuş, biz hala cıvık demeçlerle aldatılıyoruz.
Bunların tümü gerçek değil mi?
Eee, işte bazı gerçekler acı veriyor, yöneticileri de kızdırıyor.
Bugün 80 yaşını devirmiş olan benim kuşağımdaki ortaokul, lise mezunu insanlar, günümüzde üniversite mezunu olmuş ama boşta gezen gençlerden daha bilgili, daha donanımlı olduğunu söylesem bana kızan olur mu?
Bakkal dükkanı açar gibi tabela üniversiteleri açılırsa sonuç böyle olur.
X
Irkçı değilim.
Hiç de olmadım ancak sığınmacıya tanınan ayrıcalıkları gördükçe yüreğim kabarıyor, üzülüyorum.
Az gelişmiş, kargaşa içinde her ulustan konuklarımız var. Bu konukluk çok ama çok uzadı.
Bu gerçeği her şeye şükreden sokaktaki adam görüyor, Ankara göremiyor.
Belki de görmek istemiyor.
Çünkü her türlü gerginlik Ankara’nın işine gelir gibi görünüyor.
Allah bu cennet ülkenin encamını hayreyleye…
|