Nasıl bir politika ve hangi politikacı, günümüzde gelinen noktayı içine sindirebiliyor?
Bunu anlamak için, politikayı, politikacıyı günah keçisi etmeyelim de onlar maaşları nedeniyle pek sıkıntı çekmediklerinden olsa gerek, kayıkçı kavgalarıyla durumu idare etmek için çırpınıp duruyorlar.
Onlar da insan.
Üstelik seçilmiş insan.
Bu seçilmiş insanlar ne yapıyorlar?
Bol bol havanda su dövüyorlar.
Yandaş zübüğün biri çıkıyor, “lokantalar dolu” diyor.
“Herkes 40 – 50 bin liralık telefon kullanıyor” diyor.
“Sahiller, kafeler dolu” diyor.
Türkçesi, açlık, yoksulluk numarası yapıyorlar demek istiyor da açıktan söyleyemediği için lafı dolandırıp fırlandırıp yuvarlıyor.
Böyle düşünen, durumu böyle gören akıllılar(!) konu 7 bin 500 liralık emekli maaşına gelince onu görmek istemiyorlar.
Hatta unutturmak için, ülkeyi günlük güneşlik göstermek için bir yerlerini yırtıyorlar.
Çünkü bunlar, gerçekleri görmezden gelip, halkı aldatmak için programlanmış tuzu kurular.
X
SINIR GÜVENLİĞİ…
Yanılmıyorsam 1952 – 1953 yıllarında, güya sınır kaçakçılığını önlemek için, egemen güçlerin önerisiyle, ilkin Kilis’in Suriye ile olan güney sınırına mayın ekildi.
O verimli topraklarda üzüm, zeytin, incir, kavun, karpuz yetiştiriliyordu.
Mayınların kaldırılması gündeme geldiğinde, bu iş ilkin İsrail’e ihale edilmek istendi.
Tepkiler üzerine, Amerika’nın döşediği mayınları biz söküp kaldırdık.
Hani sınır namustu.
Şu anda sınırlarımız yolgeçen hanı durumunda.
Bakın, bu yolgeçen hanı sınırlardan, ellerini kollarını sallayarak geçip cennet yurdumuza giren, “düzenli – düzensiz” sığınmacılardan söz etmedim bile.
Biz nereye gittiğimizi bilmeden sürüklenip gidiyoruz ama pek anlayan yok.
Işıklar içinde uyu Aziz Nesin.
Senin o zamanlarda gördüğüne biz hala inanmıyoruz, göremiyoruz
Ne zaman inanacağız?
Demografik yapımızın biraz daha bozulmasından sonra belki diyeceğim ama galiba o zaman çok geç kalmış olacağız…
|