Emekli, hakkını aramak için oturma eylemi yapmak istiyor.
Amacı, hakkını alabilmek için dikkat çekmek.
Olmaz diyorlar.
Oturma eylemi yapmak isteyen emekliden çok polis geliyor.
Oysa o polis de yarın emekli olmayacak mı?
Köylü, talan edilmek istenen doğasını, ormanını, suyunu korumak için eylem yapıyor.
Eylem yapmak isteyen oralı köylüden çok jandarma geliyor.
Oysa o jandarmaların çoğu köy çocuğu.
Ne yapsınlar?
Emir demiri keser derler ya!
Çalışan işçi, az ücretten dolayı greve gitmek istiyor.
Bir güç grevi yasaklıyor.
Hani herkesin düşüncesini söyleme, hakkını arama gibi bir özgürlüğü vardı.
Son günlerde yine gencecik Mehmetçiklerimiz şehit oluyor.
Hemen evine bayrak asıyoruz, şehidi kahraman ilan ediyoruz ve törenle toprağa veriyoruz.
Oysa onlar zaten birer kahraman değiller miydi?
Kışın karda, yağmurda, yazın 40 derece sıcakta ülkesini korumak için çırpınırken kahraman değiller miydi?
Maganda, birkaç yıldır birlikte yaşadığı kadını bıçaklıyor, yakalanıyor, yargıcın karşısına çıkarılıyor, tutuksuz yargılanmasına karar veriliyor.
Maganda, adliye sarayından elini kolunu sallayarak çıkıp gidiyor.
Üniversite öğrencisi barınacak yer bulamıyor.
İlköğretim okulu öğrencisinin velisi, okul masraflarıyla başa çıkamıyor.
Eğitimde uçuyoruz diyorlar.
Emekliye, memura, işçiye, işsize şükret ve sabret deniyor, deniyor ama bunların sabır taşlarının çatlamak üzere olduğunu ya anlamıyorlar ya da anlamak istemiyorlar.
Sosyal adalet mi dediniz?
Eşitlik ve özgürlük mü dediniz?
İş ve ücret dengesi mi dediniz?
Sağlık mağlık mı dediniz?
Eğitim mi dediniz?
Deprem, sel, orman yangını, her gün bayrağa sarılı gelen şehitler mi dediniz?
Geçiniz bunları.
Bakın, her gün gelen zamlara dokunmadım bile.
Doğruya parmak kaldıran azaldıkça, suskunların suskunlukları sürdükçe, kimsenin yakınmaya hakkı yoktur.
Artık Allah’a emanettir diyeceğim ama galiba Allah da bizden sıtkını sıyırdı.
Yoksa bunca felaketi üst üste yaşatır mıydı?
Yine de Allah yardımcımız olsun…
|