Yazımın başlığındaki “Cennet” i Türkiye için kullandım.
Yani yazılarımda sık kullandığım “cennet ülkem” için.
Bu cennet ülkeyi cehenneme çevirmek için elimizden ne geliyorsa yapıyoruz.
Özellikle de “sayın” vekillerimiz.
Bakınız cennet ülkemde neler oluyor;
Mevsimlik işçi, Taşeron, geçici işçi, sözleşmeli, kadrolu…
Bu unvanlar çalışanlar için yakıştırılanlar.
Bunların tümü de günde 8 saat çalışsa bile aldıkları ücretler çok ama çok farklı.
Isparta folaylarında “dayıbaşılık” sistemi, Güneydoğu’dan Çukurova’ya pamuğa, Karadeniz’e fındığa gidenler için “elçilik” sistemi yıllardır sürer, anlayan, dinleyen, çözüm üreten yok.
Madende işçiler ölür, trafik kazalarında kamyona, midibüse tıklım tıkış doldurulanlar ölür.
Yıllardır çözüm hak getire.
Sonuç; fıtrat, ölen ölür kalanların başı sağ olsun…
X
Benim yaygın ve saygın basınım, geçtiğimiz gün Milli Güvenlik Kurulu’nun toplantısına odaklandı.
Bu toplantının adını da “en uzun tarihi MGK toplantısı” koyuverdi.
Tarihin en uzun süren toplantısıymış falan filan.
Peki, bu tarihin en uzun süren tarihi toplantıda neler görüşüldü?
Eski dost Pensilvanya, “paralel” olarak MGK kararına girmiş.
Ancak Güneydoğu’daki paralel yapıdan söz edilmemiş gibi görünüyor.
Çünkü Güneydoğu’daki paralel yapı, çözüm sürecinin güya bir enstrümanıydı.
Yani ve yani müthiş istihbarat kurumumuz MİT’in söylemiyle, patlayan lastikler ve bozulan araçlarla, Barzani’nin peşmergeleri, Ayn El Arap’a (Kobani) yardım için geldi ve havai fişekli karşılamalarla kalacakları mekanlara yerleştirildi.
Eeee, benim silahlı kuvvetlerim ne diyor bu işlere?
Valla benim kafam karıştıkça karışıyor.
Siz bu işlere ne diyorsunuz?
Cennette can pazarı diyebilir miyiz?
|