(Aman ha aman, suyu bulandırmayın.)
Bugün bazı saygın(!) sahtekarlarla ilgili bir yazı yazacaktım.
Dün, bu yazacağım sahtekarlıklar için yayın yasağı geldi.
Hem kendimi hem yazdığım gazeteyi zora sokmamak düşüncesi ile sahtekarlıklarla, yolsuzluklarla, hırsızlıklarla, tüyü bitmemiş yetimin hakkını yemelerle, maden kazalarıyla, iş ve işçi güvenliği ile ve “cızlavet” ile yazacağım yazıdan vazgeçtim.
Zaten kimsenin “kişilik hakkını zedelemek” ve “şöhretine leke sürmek” amacında değilim.
Çünkü fıtratıma ters.
Bu arada benim fıtratım, esnaf esnaflığını, polis polisliğini, asker askerliğini, hakim hakimliğini yapsın diyor.
Bugün size bir fıkra anlatmayla yazımı geçiştireceğim.
Gelelim fıkraya;
Garibim kuzu, pınarın alt tarafından su içiyormuş
Kurt gelmiş, kuzuya hırlayarak, “suyumu bulandırıyorsun” diye kükremiş.
Kuzu, “ben pınarın akarından su içiyorum, senin suyunu bulandırmak diye bir niyetim de yok” demiş ama kurdun amacı kuzu ile karnını doyurmak.
Ve herkesin bildiği ve anladığı gibi kurt kuzunun üzerine atlamış ve onu kemali afiyetle yemiş.
Daha uzun yazacaktım ama yayın yasağı var.
Bugünlük kurtla kuzu hikayesiyle yetinin.
Aman ha aman kimsenin kuzusuna kış demeyin.
Bu “kış” demeyin söylemi tavuklar içindi ama biz kurtla kuzuyu bir araya getiremediğimiz için, ha kurda kış demişiz ha tavuğa.
Kış dediğimiz ha kurt olmuş ha tavuk.
Ama siz gene de tavuğa kış dediğiniz gibi kurda kış demeyin.
Sonucuna katlanamazsınız.
|