Geçtiğimiz günlerde Hükümetten birisi çözüm sürecine karsı çıkan herkesi “paralelci” olarak nitelemedi mi?
Böyle olunca ister istemez olayı enine boyuna konuşmak bir anlamda boynumuzun borcu oldu.
Şimdi konuyu açıklıkla ortaya koyalım…
Öncelikle belirtmeliyim ki dünyanın hiçbir ülkesinde herhangi bir terör örgütü en güçlü olduğu dönemde, iktidarla müzakere falan yapmaz…
Eğer yaparlar deniyorsa bilin ki doğru söylenmiyor…
İsterseniz ilk olarak gerçekleştirilmek istenilen amacı ortaya koyalım ki konu çok daha kolay bir şekilde anlaşılabilsin.
Bilindiği gibi asıl amaç büyük Kürdistan.
Bunu gerçekleştirebilmek için dört ülkeden parça koparılması gerekiyor…
Irak’taki durum malumunuz…
Suriye’ye gelince…
Bugün orada özerk bölge oluşturmaya çalışan PYD, ABD ve batının en önemli müttefiki.
Onlar tarafından eğitilip donatılıyorlar.
IŞİD’e gelince aslında bir anlamda ABD’nin bölgeye dönebilmesinin en önemli nedeni…
Hani ABD, ISİD’ i bombalıyor falan deniyor ya tamamen hikâye. Hiç biri örgütü ortadan kaldırma amacını taşımıyor…
Sadece belirli sınırların ötesine geçmesi istenmiyor, o kadar…
Şimdilik İran’da dikiş tutturabildiklerini söylemek çok kolay değil ama Türkiye’nin güneydoğu’sunda bile kamu düzeninin onlar tarafından sağlandığını, ilgili bakan bile söylüyor…
Yani anlayacağınız işin aslı bu…
Hani hemen her yetkilinin ağzından sıklıkla duymaya alıştığınız…
“Kardeşlik…”
“Barış…”
“Analar ağlamasın” falan gibi sözler de, sizlerde sanki gerçekten isteniyormuş gibi bir izlenim de bırakmasın…
Bu tür kavramlar…
Toplumu bu işe ikna etmek için uydurulan kılıftan başka bir şey değil…
Bilindiği gibi ABD açısından konu oldukça önemli…
Çünkü
O bölgede kurulacak bir Kürdistan’la hem bölgede enerji kaynaklarının denetimini yapacak…
Hem de Arap ve Türk olmayan, daha açıkçası bölgede etnik yalnız olması nedeniyle de çok önemli bir müttefike de sahip olacak…
Bir anlamda ikinci İsrail…
O da kurulmaya çalışılan Kürdistan’la aynı kaderi paylaşarak ABD nin bölgedeki çıkarlarının bekçiliğini yapmıyor mu?
İşte son günlerde sıklıkla duymaya başladığımız…
“Türkiye iyi müttefikimiz değil…”
“Nato’dan çıkabilir.” Türünden çeşitli söylemlerin gündeme gelmesinin asıl nedeni de bu…
Peki, bundan sonra ne olabilir? diye aklınıza bir soru gelirse ki Hükümet için söyleyim…
Onlar açısından işin geri dönüşü yok…
Bir anlamda kader birliği içindeler…
PKK için ise şunu söylemek sanırım yanlış olmaz…
Onlar; gerek Hükümetle sürdürülen müzakerelerde…
Gerekse bölgede…
En güçlü dönemlerinde…
Öyle ki…
ABD ve Batıya Türkiye’den bile daha yakınlar…
Üstelik yakın bir tarihte birçok batı ülkesi tarafından Türkiye’ye karşı ulusal kurtuluş savaşı veren bir örgüt olarak tanınması olasılığı da son derece yüksek…
Yani
Olan şu…
Zayıf bir PKK’nın bölgede devlet kurup, otorite sağlaması olacak iş değildi…
Uluslararası statü kazandırıp, ağır silahlarla donatarak güçlendirdiler
Gerçek bu…
|