Çocukluk ve ilk gençlik yıllarımızda bilimkurgu filmler vardı.
“24 kısım, tekmili birden” diye bağırırdı sinemanın çığırtkanları.
Neydi bu 24 kısım tekmili birden filmler?
“Yüzbaşı Amerika.”
“Baytekin.”
“Deniz Altında 20 bin Fersah” adlı ve daha adını anımsayamadığım bilimkurgu filmler…
Böyle filmlere bayılırdık çocuklumuzda.
Bir yerden bir yere ışınlanan insanlar, ilginç uzay araçları, ilginç silahlar, değişik giysiler…
Filmi izlediğimiz günün ertesinde, sinemaya gidemeyen arkadaşlarımıza ballandıra ballandıra da anlatırdık.
1950 li yılların filmleri bir alemdi.
Heyecanımızı zorlayan bilimkurgu filmler, aklımızı başımızdan alırdı.
Kendimizi o filmlerin kahramanlarının yerine koyardık.
Aradan 50 – 60 yıl geçti…
Çocukluğumuzda izlediğimiz bilimkurgu filmleri gerçek yaşamımızda görmeye başladık.
Örneğin; daha 1970 li yıllara girmeden, insanın aya ayak bastığına tanık olduk.
O dönemde sinemalarda gösterilen aya iniş filmini izlerken, kendini din adamı sanan birilerinin, mimberden “ay Allah’ın nurudur, aya gidilemez, sizi kandırıyorlar” demesine de tanık olanlardanız.
Oysa Kuran’da “ayı ve yıldızları sizin emrinize kıldık” mealinde ayet olduğunu da biliyorduk…
Derken bilgisayar diye mucize bir araç icat edildi.
Ardından internet adlı bir sistemle dünyayı dolaşmaya başladık.
Arama motorlarını tıkladığımızda istediğimiz bilgiye ulaştığımız için, evlerimizdeki ansiklopedileri bir yerlere bağışladık.
Çocukluğumuzda izlediğimiz “Baytekin” “Yüzbaşı Amerika” gibi bilimkurgu filmleri izlemekten kalkıp nerelere geldik?
Ülke olarak, bu ülkede yaşayanlar olarak, bilimin nesrindeyiz diye bir soru sorsalar, çoğumuz yanıt vermekte güçlük çekeriz.
Cep telefonundan bilgisayarına, gelişen çeşitli teknolojik araç ve aygıtlara sahibiz ama bunların üretiminde neredeyiz?
Üretmeden tüketen aptal bir pazar olmaktan ne zaman kurtulacağız, bilemiyorum…
İşte bazen nostaljik takılarak günümüze gelince, kafam karışıyor.
Kendime, “biz şimdiye dek ne yapmışız?” diye sormadan edemiyorum.
Bilmem, siz ne düşünüyorsunuz?...
|