Biz bu filmi yakın zamanda yine izledik.
Birileri gözaltına alınırken, tutuklanırken, aylarca, yıllarca cezaevlerinde çile çekerken, başka birilerinin alkış tutmasına bir anlam veremeyerek üzülmüştük.
Bumerang döndü dolaştı kullanana yöneldi.
Seviniyor muyuz?
Asla sevinmiyoruz.
Hatta dayanışma kültürünün kalmadığını düşünerek üzülüyoruz.
Dün bilim insanlarının, askerlerin, meslektaşlarının tutuklanmasını destekleyen gazeteciler, bugün sıranın kendilerine gelmesine şaşırmamalılar.
Etme – bulma dünyası bu.
Sen yanlışı alkışlayarak bir yerlere şirinlik yaparsın, sıranın sana da geleceği aklının ucundan bile geçirmezsin ancak kısa sürede yanıldığını anlarsın ama iş işten geçmiş olur.
Hani bu twitçi “fuatavni” de ne fuatavniymiş değil mi?
Ülkeyi yönettiğini sanan başbakan yardımcısının bile olacaklardan haberi yokken, fuatavni her olacaktan haberdar…
17 – 25 Aralık olaylarının yıldönümü yaklaşırken, gündemi değiştirmek için ne gerekiyorsa yapılacağını düşünüyorum.
Dünün yandaş basınına bugün paralel demek, vefasızlığın ötesinde bir davranış.
Hele bekleyelim bakalım.
Daha nelerle karşılaşacağız?
x
Dinlenme hakkı elinden alınmış bir doktora muayene olmak istemem.
Dinlenme hakkı elinden alınmış yardımcı sağlık personelinin bana serum bağlamasını istemem.
Dinlenme hakkı elinden alınmış bir sağlıkçının, yaramı pansuman yapmasına karşı çıkarım.
Çünkü yorgundur, uykusuzdur.
Doktora şekerim var derim tansiyon ilacı yazar.
Tansiyon derim, ağrı kesici yazar.
Sağlık memuru, hemşiresi, yani yardımcı sağlık personeli bile hata üstüne hata yapar.
Konu insan sağlığıdır ancak insan sağlığı ile ilgili mesleği yapanlar yorgundur, uykusuzdur.
Bunun adı sağlıkta “reform” değil “deform”dur.
Yine bekleyelim.
Yine daha nelerle karşılaşacağız diye birbirimize soralım.
Çünkü yapacak başka işimiz yok…
|