Geçtiğimiz gün ofisinde öldürülen Avukat İsmail Akkaya’yı, 1970 lerde öğretmenlik günlerinden beri tanırım.
İyi niyetli, sevecen, hep gülümseyen, espri yeteneği gelişmiş güzel bir arkadaşımdı.
12 Eylül vurgunundan sonra gitti hukuk fakültesini bitirdi ve öğretmenliği bırakıp avukatlığa başladı.
Arada bir görüşür eski günlerden konuşurduk.
Sempatik bir kişiliğe sahipti.
Geçtiğimiz akşamüzeri bu sempatik, sevecen adam, ofisinde öldürüldü.
Gaziantep Barosu olayı kınadı, Şehitler Anıtı’ndan İsmail’in ofisine kadar yürüdü ve ikinci gün cem evinde düzenlenen cenaze töreninden sonra toprağa verildi.
Bitti mi?
Galiba bitti.
Üzülen üzüldü, kınayan kınadı, meslektaşları yürüyüş yaptı, bitttiii…
Olay kapandı mı?
Tabi ki kapanmaması gerek.
Ülke genelinde sahte bir darbe süreci yaşatılıyor.
Gaziantep’te bir avukat ofisinde öldürülmüş, vaka – i adiyeden mi sayılacak?
Bu cinayet, kısa sürede aydınlatılmalı, suçlusu bulunup cezası verilmelidir.
Günümüzde kimsenin can güvenliği kalmadı.
Hele hele herkes “makul şüpheli” ise…
x
Medyadan son tutuklamalar sürerken ve dava henüz sonuçlanmadan, başbakan, “hesap verecekler” diye haykırdı.
Tabi suçlu varsa hesap sorulsun, hesabı olan versin, veremeyen cezasını çeksin.
Ancak başbakanın “hesap verecekler” dediği medya çalışanlarının çoğu, mahkeme tarafından tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.
Şimdi kim hesap verecek?
Gaziantep’te, ofisinde öldürülen avukatın hesabını kimler soracak?
Hukukçuların yürümesi, baroların kınaması yeterli mi?
Herkes kendine mukayyet olsun.
Düzen maalesef böyle boktan bir düzen.
Hani dayanışma kültürünü yitirdik ya!...
|