Arapça kökenli “itibar” sözcüğünün ne demek olduğuna baktım;
Türk Dil Kurumu sözlüğü, “saygınlık” olarak verdi.
Yani betonla, demirle, kırmızı halıyla, 1150 odalı sarayla itibar olmuyormuş.
Nereden anladık bunu?
Nereden ve nasıl anladığımız pek de iç açıcı değil.
Biraz da onur kırıcı.
Hani Fransa’da bir mizah dergisinin ofisi basılmış, 12 kişi öldürülmüştü ya.
Hani katiller iki günde tespit edilmiş ve çok yanlış bir operasyonla ölü olarak ele geçirilmişleri ya.
Hani dünya liderleri, Fransa’daki toplu protesto yürüyüşüne katılmışlardı ya.
İşte o sıradaki görüntüyü beğenmedim.
Hatta izlerken içim burkuldu.
Fransa Cumhurbaşkanı, toplu protesto yürüyüşüne katılmak için gelen tüm devlet başkanlarını, başbakanları sarılarak öptü.
Sıra bizim başbakana geldiğinde, elini sıkıp geçti.
İzlerken ben üzüldüm, utandım.
Başbakanın yerinde olmak istemezdim.
Ha kim bu Fransızlar, bunlar zamanında ülkemize gelerek, bize saldıranlar değil mi? diye düşünmedim bile.
Neden?
Çünkü geldikleri gibi gittiler de ondan…
Hamaset ayrı bir konu.
“Biz şuyuz, biz buyuz, biz çözdük, biz eş başkanlardan biriyiz, şöyle olsaydı böyle olmazdı” gibi Allahlık söylemlerle ahkam kesmek apayrı bir konu.
Şimdi biz bu “öpmeme – öpüşmeme” konusuna nasıl bakacağız?
Fransa Başkanı bizim Başbakana sarılıp öpmemekle ne demek istedi?
Salt elini sıkmak ne anlama geliyor?
Fransa’nın başkanı bu davranışıyla ne demek istedi?
Televizyon bülbülleri, yarın nasıl olsa bu davranışa kırk dereden su getirerek iyiye yoracaklardır .
Kim ne derse desin, bizim 1150 odalık itibarımız var.
Çünkü günümüzde itibar görkemle eş değerde.
Madem 1150 odalı sarayın var, itibarının da olması gerek.
Eeee, olmuyor.
Hem de kerhen elini sıkıp geçiyorlar.
Görüntü bu.
Görmeyenler çok mu?
Allah onlara da akıl, fikir, iz’an ihsan eylesin.
Hadi es geçelim bunları de gelin “kampus” ü, “külliye” yi, “yerleşke” yi tartışalım.
Biraz da bu konuda çarşafa dolanalım ki itibarımız artsın…
|