Suudi Arabistan’ın kralı Abdullah Bin Abdulaziz Al Suud öldü.
Vahabi kurallarına göre mezarının yeri belli olmayacak, tören yapılmayacak ve yas tutulmayacak.
Ölen kralın kendi ülkesinde durum böyleyken, bizim ülkemizde kral için bir günlük yas ilan edildi.
Müslüman geçinenler birbirini kırarken, kafa keserken ses yok.
13, 14, 15 yaşında çocuklar öldürülür.
Ses yok.
Uludere’de çoğu çocuk 35 kişi, devletin uçaklarıyla bombalanarak öldürülür.
Yas yok.
Reyhanlı bomba patlatılır, 50 den fazla insanımız ölür.
Yas yok.
Madende 301 işçi can verir.
Yas yok.
Başka bir madende 18 işçi boğularak ölür.
Yas yok…
Ama nereye gömüleceği bile belli olmayan Vahabi Suudi Kralı ölür, bir günlük yas ilan edilir.
Şu işe bakın ki Suudi Kralı için ilan edilen yas da Uğur Mumcu’nun katledilişinin 22. yılına, Ali Gaffar Okkan’ın katledilişinin14. yılına denk gelir.
Bu rahmetli kral Türkiye’ye geldiğinde, bırakın Anıtkabir’i ziyaret etmeyi, ülkenin cumhurbaşkanını, başbakanını kaldığı otele getirtmemiş miydi?
Bizimkiler de koşa koşa gitmemiş miydi?
Biz nasıl böyle olduk?
Kendi yaralarımızı sağaltamadan, elin acılarına ortak olmak hep bize mi düşecek?
Bu kral, Müslümanlar için kutsal olan Kabe’nin çevresini lüks binalarla betonlaştıran kral değil mi?
Garibim Suudi Kralı, Boğaziçi’nde satın aldığı Sevda Tepesi’ne sevdalanmıştı ve burası için de her türlü maddiyatı gözden çıkarmıştı rahmetli.
Kısmetinde yokmuş.
Ne diyelim?
Peki, biz ne zaman ölü evinin ağıtçısı, düğün evinin zılgıtçısı olmaktan kurtulacağız?
|