Prof. Türkan Saylan yaşamı, ilkeleri ve çalışmalarıyla bir değerdi.
Cuzzamla Savaş Derneği yerine cüzdanla barış derneği kursaydı bu kadar ilgi çekmez, bu kadar tepki almazdı.
Hıristiyan dediler.
Tutmadı.
Misyoner dediler.
Tutmadı.
Tüm yaşamı gözler önünde olan bir bilim kadınının, sabaha karşı evini basarak arama yaptılar, bir suçla ilişkilendirmek istediler.
Tutmadı.
Yürüdüğü yolda öyle biz iz bıraktı ki o izden yürüyecek nice Türkanların yetişmesi için yoğun uğraş verdi.
Dirençliydi.
Yılmadı…
Evi hoyratça arandıktan sonra, pencereye çıkıp evinin önünde toplanan ve gösteri yapan kalabalığı sakinleştirecek kadar engin gönüllü ve bilinçliydi.
Darbeye ve şeriata karşıydı.
Bu görüşünü her fırsatta yılmadan dile getiriyordu.
Cennet ülkem Türkiye’de yetişmiş bir dünya insanıydı.
Birçok sosyal etkinliğin gönüllü olarak içindeydi.
20 yıldır yürüttüğü Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin etkilerinden ürktüler.
Oysa o emekli ve hasta bir bilim kadınıydı.
440 yayınıyla bilim dünyasının yakından tanıdığı bu güzel insanı sahiplenemedik.
Ne yaptıysa, bilinciyle, yüreğiyle, direnciyle yaptı.
Suçu, adalet ve eşitlik duygusunun yara aldığı ve bir yanı hep kanayan ülkesinin yaralarını sarmaktı.
O, böyle bir suçlamayı elinin tersiyle itti…
Okudu, doktor oldu, kariyer yaptı doçent oldu, profesör oldu.
Bir bilim insanı duyarlılığı ile ülkesinin sorunlarıyla boğuştu.
Onun konumundaki küçük insanlar köşe dönmecilik oynarken O zor olanı seçti.
Hastalığın son kertesinde bile gülmesini, umut dağıtmasını, şaka yapmasını bilen bir insandı.
Hukukun zedelenmesi ile adaletin yara aldığı bir dönemde, “bana düşen görevleri yaptım. Ölmeye hazırım. Haydi bakalım, ben gidiyorum, bari siz direnin” dedi.
Atatürk’ün bu güzel kızı, bir 19 Mayıs günü sevenlerince toprağa verildi.
Ardında “100 bine ulaşmalı” dediği, derneğinin desteği ile okuyabilen 36 bin öğrencisini öksüz bırakarak bu dünyadan göçtü…
Işıklar içinde yatsın.
|