İletişim gelişti.
Hem de çok çok gelişti.
Bizim kuşak, çocukluk ve gençlik yıllarımızda, okula gider gelirdik, sokakta oynardık, akşam olunca da yemeğimizi yer ve yatardık.
Elektrik yoktu.
Televizyon, internet hak getire, bırakın cep telefonunu manyetolu telefon bile birkaç kişide vardı ancak.
Yani iletişimsizlik, ulaşımsızlık yıllarıydı.
Yavaş yavaş büyüdük, okullara gittik, kitaplar okumayı öğrendik, gözümüz açılmaya başladı.
Ancak her şey yine ağır aksak yürüyordu.
Kilis’te 7 Aralık Parkı’nda, Karataş’ta, Santral Parkı’nda arkadaşlarda oturup sohbet etmeyi, koro halinde şarkılar türküler söylemeyi öğrendik.
Santral Parkı’nın adı Kaymakam Necmettin Ergin Parkı idi ama içinde kente elektrik veren santral bulunduğu için biz kısaca Santral Parkı derdik
Derken Karataş imara açıldı, betonlaştı.
Santral Parkı beton binalarla bitirildi.
7 Aralık Parkı dediğim mekan hala var ama içler acısı durumda.
İki gazete yayınlanırdı.
Biri Kent Gazetesi biri Hududeli Gazetesi.
İkisi de hala yayın yaşamını sürdürüyor.
Ben Kent Gazetesi’nde başladım gazeteciliğe.
O zamanki Kent Gazetesi Rahmetli Şinasi Çolakoğlu ve Nuri Günal’ın yönetiminde, ses getiren bir gazeteydi.
Geçmişi kısaca anlattıktan sonra günümüze gelirsek;
Bugün anlı şanlı televizyonlarımız var.
Bir televizyon kanalında izlediğimiz haberi başka bir televizyon kanalının yalanladığı günlerdeyiz.
Renkli ve yaygın basınımız da ayni durumda.
Her biri bir partiye, bir görüşe, bir cemaate yamanma çabasında.
Peki, benim necip halkım sağlam ve sağlıklı haberi hangi televizyondan, hangi gazeteden alacak?
Hiç birinden alamayacak.
Çünkü böyle olması isteniyor.
Böyle olması istendiği için de böyle olması gerekiyor.
Eee, ne olacak şimdi?
Valla ben kısaca geçtim, ne olacağına da artık siz karar verin.
Allah herkese akıl vermiş, iz’an vermiş.
Aklınızı kullanın, iz’anınızla davranın.
Aksi takdirde, geleciğimizi düşünmek bile istemiyorum…
|