Hani “çocuktum ufacıktım, top oynadım acıktım” diye başlayan bir tekerleme var ya.
İşte biz de çocuktuk, ufacıktık, devlet baba, Kilis’te yaygınlaşan kaçakçılığı önlemek için, Türkiye – Suriye sınırının bizim tarafındaki arazileri kamulaştırarak mayın döşedi.
Biz yalnız Kilis topraklarına döşendiğini biliyorduk.
Çünkü bütün dünyamız Kilis’ti.
O sırada Antakya’dan başlayarak Kilis, Gaziantep, Şanlıurfa, Mardin ve o zamanlar ilçe olan Şırnak topraklarının sınırda kalmış tüm topraklarına döşenmiş.
Hani çocuktuk ufacıktık ya, biz bu gerçeği çok sonraları öğrendik.
Sınıra mayın döşemeyle kaçakçılık önlendi mi?
Hayır, önlenemedi.
Mayın döşenmesinin ardından daha akılcı yöntemlerle yine kaçakçılık yapıldı ama işin “sırtçıları” bu mayınlı alanlardan “ya nasip” diye günlük nafakasını doğrultmak için hep geçtiler.
Çok kişiyi mayın parçaladı.
Birçok kişi bacaksız kaldı sakat kaldı.
Biz, 1950 li yıllarda verimli topraklarımıza tohum eker gibi mayınlar döşerken, Suriye hiç oralı bile olmadı.
Sınırdaki tel örgülere kadar ekti, biçti, ürününü aldı, petrolünü çıkardı.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde iki haftadır bir yasa tasarısı görüşülüyor.
Bu yasa tasarısı, Türkiye – Suriye sınırındaki mayınları temizlemek için, uluslar arası ihale açılması konusunda.
İsteyen ülkenin katılacağı bir ihale açılması planlanıyor.
İki Kıbrıs Adası büyüklüğündeki bu alanı mayından temizlemek ve 49 yıl bu bakir toprağı kullanmak koşuluyla açılacak bir ihale…
Amerikan’ın eski kunta - kinte dış işleri bakanı, “Ortadoğu’nun haritasını yeniden çizeceğiz” dediği unutulmuş gibi.
Yarın ihale açıldığında, bu ihaleyi hangi ülke kazanırsa kazansın, taşeron olarak İsrail’i kullanacak.
Bu bir kehanet değil, gerçeğin ta kendisi.
Neden?
Sınırdaki mayın döşeli alan, İsrail topraklarının 3/2 büyüklüğünde de ondan…
Antakya’nın, Kilis’in, Gaziantep’in, Şanlıurfa’nın, Mardin’in, Şırnak’ın AKP’li milletvekilleri, bu konuyu bildikleri halde -lider sultasından olsa gerek- duyarlı davranmıyorlar.
Kilis Milletvekili Hasan Kara ise, Mecliste hamaset nutukları atarak, yabancılara ihaleyi savunabiliyor.
Kara, “hizmet alımı yapacağız” diyor.
Oysa biz Nato üyesi bir ülkeyiz.
Nato’nun da NAMSA diye bir ikmal ve bakım birimi var.
Bu birim, üye ülkelerde yapılacak mayın temizleme işini kar amaçlı değil, maliyetine yapıyor.
“Hayır” diyor benim ülkemi yönetenler.
“Biz bu işi ihaleye çıkaracağız, ihaleyi alan ülkeye de mayını temizledikten sonra 49 yıl bu toprakları kullanma imtiyazı vereceğiz…”
Ferman, tabi ki padişahımızındır.
Yasa tasarısı Mecliste görüşülürken, ihaleyi alan ülkeyi ya da onun taşeron olarak kullanacağı ülkeyi, bu topraklarda nasıl geri çıkaracağımızın hesabı yapılıyor mu? Onu da Allah bilir.
Mecliste şimdilik Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün bu konuda sesi yükseliyor ama bu sesi de duymak isteyen yok.
Topraklarında mayın döşeli bu 6 ilin milletvekilleri, hangi partiden olurlarsa olsunla büyük vebal altındadır.
Biz, sınırlarımıza gömdüğümüz mayınları temizlemekten aciz bir ülke miyiz?
Görüşülen bu tasarı yasalaşırsa Türkiye – Suriye sınırındaki iki Kıbrıs Adası büyüklüğünde olan toprağımız, haraç – mezat gidecek…
Bu işin vebalini düşünen yok mu Allah aşkına?...
|