Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı, sanki yakın zamana kadar kendisi işin içinde değilmiş, desteklemiyormuş gibi Dolmabahçe mutabakatına ve orada hükümetle birlikte açıklanan 10 maddelik deklarasyona karşıçıkıverdi…
Bilindiği gibi cumhurbaşkanı Ergenekon ve Balyoz gibi davalarla ilgili de aldatıldık tanımını kullanmıştı.
Peki, ne olmuştu da bu türden açıklamalar yapıldı…
Gerçekten tüm bu yapılanlara pişman olunabilir miydi?
İşte orası tartışma götürü…
İsterseniz Ergenekon, Balyoz ve benzeri operasyonlardan başlayalım…
Bu operasyonlar öyle sanıldığı gibi sadece birilerine zarar vermek adına yapılmadı…
Daha açık olarak söyleyelim…
Gerek Ergenekon…
Gerekse Balyoz ve benzeri tüm operasyonların tek amacıvardı o da Türkiye’de yapısal bir değişiklik gerçekleştirmekti…
Yani isteniyordu ki…
Türk ulus devleti yıkılsın…
Yerine
Yeni Osmanlı denilen ve hemen her türden etnik ve dini kimliklerin gevsek bağlarla birbirine bağlı olduğu yeni bir devlet kurulsun…
Tüm tezgâh böyle bir devleti kurmak adına kurgulandı…
Bunun için de
Ellerinden gelen her ne varsa yapıldı…
Amaç
Ulus devletin kötü, baskıcı, darbeci, vesayetçi olduğu konusunda toplumda bir algı oluşturup…
TSK ve ulus devlet yanlısı siyasetçileri baskıaltına alıp, federatif bir devletin önünü açmaktı…
Bu nedenle de…
Sahte darbe planları…
Gömülen silahlar…
Suikast krokileri, toplumu korkutmak adına birbiri ardına ortaya atılınca…
Var olma koşulları bile ulus devletin varlığıesasına dayanan muhalefet partileri bile bu operasyonların yapılmasındaki asıl senaryoyu görmeyip
Üstelik paniğe kapılarak, iktidarla…
Hatta
AB ve ABD ile birlikte darbeciler yargılansın korosunun elemanı bile oldular…
Elbette bu konuda özellikle AB’nin katkılarını unutmak mümkün değil…
Neredeyse o günlerden itibaren hazırladıkları tüm ilerleme raporlarının ana maddesini bu konu oluşturuyordu…
Ve diyorlardı ki
“Darbeciler yargılansın!”
“Ergenekon soruşturmasında sonuna kadar gidilsin ve…”
“Ordu sivil otoritenin emri altına girsin…”
İşte özellikle bu son madde, olup bitenin gerçek anlamınıçok net biçimde ortaya koyuyordu…
Zaten tüm bu operasyonların temel amacı da bu değil miydi?
Bu gün artık TSK, sivil otorite denilen vali ya da kaymakamdan izin almadan adım atabiliyor mu?
Şöyle soralım…
Eğer bu operasyonlar yapılmamış olsaydı…
Okullardan öğrenci Andı…
Valiliklerden…
Kamu bankalarından, demiryollarından TC kaldırılabilir miydi?
Ya da TSK, 35. madde değiştirilerek Cumhuriyeti korumaktan uzaklaştırılabilir miydi?
Bu yüzden…
Son günlerdeki açıklamaların sadece bir anlamıbulunuyor…
Bilindiği gibi başkanlık için 400 milletvekiline ihtiyaç var ve…
Anketlere göre iktidar partisinin alabileceği milletvekili sayısı buna yetmiyor…
Olay bu…
|