Seçime gidiyoruz ya!
Arada bir kendimizle hesaplaşmamız gerektiğini düşünüyorum.
70 yaşımı devirdim.
İlk gençlik yıllarımdaki nurculuk rüzgarından çabuk sıyrıldıktan sonra, o günden bu güne hep soldan yürüdüm.
Bu arada bazı sol partilere sempati duydum ama hiçbir partinin üyesi olmadım.
Bu da benim eksikliğim olsa gerek.
60 lı yıllarda sempati duyduğum İşçi Partisi’nin o dönem ilçe başkanı Avukat Nafiz Sanlı’yı, yine o yıllarda gazetesine muhabirlik yaptığım CHP’li Şinasi Çolakoğlu’nu burada saygıyla anmak isterim.
İlkeli, omurgalı, sevecen, en önemlisi dürüst insanlardı.
O dönem, sol görüşlü veteriner hekim – şair Seyfettin Başcıllar, sağ görüşlü emekli asker Nihat Başta, karşıt görüşlerine rağmen hep dosttular.
Bu ilişkilerden etkilendim.
Işıklar içinde yatsın Seyfettin Başcıllar, bana okumayı sevdiren ağabeylerimden biriydi.
Bir de aruzun sihirbazı olarak sıfatlandırdığım Korkmaz Kın ağabeyimiz vardı.
Mevlana aşığıydı.
Mesnevi’yi ezbere okur ve yorumlardı.
Anılarımızı yazmaya kalksam, tefrika olur.
Rahmetli Şevket Bulut, Hasan Şahmaranoğlu, Muhittin Özaktaş, Kahramanmaraş’tan Bahattin Karakoç, Mustafa Zülkadiroğlu, Durdu Yoksul, şimdi adlarını anımsayamadığım birçok ozanla Kent ve Hududeli Gazetelerindeki atışmalarımız ilgiyle izlenirdi.
Sevgili dostum rahmetli Avni Keçik, yine 60 lı yıllarda tanıdığım ve o ölünceye kadar dostluğumuzun sürdüğü bir gönül eriydi.
“Çomakizade” mahlasıyla yazdığı taşlamalar hep ses getirirdi.
Bunca özele neden girdim?
Günümüzde politikanın düzeyi düşmüş, cumhurbaşkanı tarafsızlığını yitirmiş, yüce diye bildiğimiz mecliste yaşananlar, komedi filmlerinde yaşananlara dönmüş ve biz 2 ay sonra seçime gidiyoruz.
Bunca cıvıklık, pişkinlik, döneklik ve aymazlık yaşanırken, hadi gel de oy kullan…
60 lı yıllar, solcusuyla, sağcısıyla vurdulu kırdılı değil bahar yıllarıydı.
Kendi kendimle savaş halindeyim.
Hep nerelerden geldik, nerelere koşturuyoruz diye soruyorum kendime, işin içinden çıkamıyorum.
Sizin de aklınıza böyle bir soru geliyor mu bilemem.
Geçmişte biz, kendi ülkemizin sorunlarına eğilir, çözümler arardık.
Yine ayni kafadayız ya.
Şimdilerde Irak diyoruz, sınıfta kalıyoruz.
Libya diyoruz, sınıfta kalıyoruz.
Suriye diyoruz, durum ortada.
Son günlerde de Yemen diyoruz, Yemen kan – revan.
Ve İran demeye başladık ki burnumuz iyice bala batsın.
Hele şu seçimler bitiversin…
|