Ülke sanki barut fıçısı.
İnsanlar sanki serseri mayın.
Olmayacak işler, herkesin gözü önünde gerçekleşiyor.
İlkin, nedeni hala açıklanamayan, açıklamak isteyen yetkililerinde kem küm edip durduğu, ülke genelinde bir elektrik kesintisi yaşanıyor
Ayni gün, dünya kentlerinden biri olan İstanbul’un göbeğinde, en korunaklı yer olması gereken adliye sarayının içinde, pazarlığı 6 saat süren, silahlı bir terör eylemi başlıyor.
“Başarılı” olarak nitelenen bir operasyonla iki terörist ölü olarak ele geçiriliyor, rehin aldıkları savcı da şehit oluyor.
Bu “başarılı operasyonun” sonunda, şehit olan savcının vücuduna isabet eden kurşunun kaç tane olduğu bile tartışma konusu oluyor.
Cumhurbaşkanının savcının evine taziye ziyareti, parti mitingine dönüyor, ana muhalefet partisinin genel başkanının taziye ziyaretinde yuhlar ve pet şişeler havada uçuyor.
Ardından yine dünya kenti koca İstanbul’un emniyet müdürlüğüne uzun namlulu silahla saldırı olayı yaşanıyor.
Aranan bir bayan terörist ölü olarak ele geçiriliyor.
Ülkede böyle terör olayları yaşanırken ve bu iki olaydaki teröristler belliyken ve aranırken istihbarat örgütleri sorgulanmıyor.
İki gün sonra oynadığı maçtan dönen Fenerbahçe futbolcularının içinde bulunduğu otobüse silahlı saldırı yapılıyor, otobüsün sürücüsü yaralanıyor.
Otobüsteki bir güvenlik görevlisinin dikkatiyle, araç durdurularak devrilmesi önleniyor.
Ülke sanki barut fıçısı demekte haksız mıyım?
Ve işin ilginç yanı, “başarılı” olarak nitelenen adalet sarayı operasyonunun faturası, günlerini kutlamaya iki gün kala avukatlara kesiliyor.
Olaylarda bir sürü soru işareti var…
x
Bu yazım yayınlanıncaya kadar yeni bir olay yaşandı mı bilemiyorum.
Ve ülke topallaya topallaya 7 Haziran seçimine doğru ilerliyor.
Ve biz hala “ekmek alma belgesi” ile uğraşıyoruz.
Seçim kazanmayı neredeyse bir ölüm kalım savaşı haline getirenlerin ise, sık sık demokrasiden söz etmelerine şaşıp kalıyorum.
Benim cennet ülkem ve bu cennet ülkede yaşayan iyi insanlar, bu kargaşaları, kıyımları, yalanları, aldatmacaları hak etmiyor.
|