Hani, “biz eskiden” ya da “bizim zamanımızda” diye başlayan ve karşınızdaki insanları sıkan, hele hele bu insanlar gençse daha da sıkan bir söylemimiz var ya!
Bugünkü yazımı işte bu söylemlerden kuracağım…
Yıllardır köşe yazıları yazarım.
Yazdıklarımın çetelesini tutmadığım için sayısını bile unuttum.
Ben diyeyim 3 bin, siz deyin 5 bin…
“Eskiden”, köşe yazımızda bir konuyu işlediğimizde, hemencecik ertesi günü, o işlediğimiz konu ile ilgili kurum veya kişiden yanıt alırdık.
Arayan kişi, yanlışımızla, doğrumuzla yazdıklarımıza değinir ve konuya açıklık getirirdi.
Yani konu ile ilgili her kimse, açıklamalarda bulunurdu.
Biz de -pek olmazdı ya - yanlışımız varsa düzeltirdik.
Konu ile ilgili kişinin ya da kurumun yanlışı varsa, düzeltme yoluna gidileceği belirtilerek, teşekkür etmek için aranırdık.
Çeşitli dönemlerde yazdığımız yazılarla ilgili olarak valiler aradı, daire müdürleri aradı, milletvekilleri aradı, bakanlar aradı, ilgili kişiler aradı.
Kimi, yazımız ve uyarımız için teşekkür etti, kimi bangır bangır bağırarak, yargıya başvuracağını söyledi ama yargıya gitmeye yüreği yetmedi.
Çünkü haklılığımız anlaşılmıştı.
Geçtiğimiz günlerde bu köşede, Telekom – Sıemens anlaşması ile ilgili bir yazı yazmıştım.
Yazımın sonunda duyarlılık gösterip, yanıt verip vermeyeceklerini de merak ettiğimi belirtmiştim.
Yanılmamışım…
Ne Telekom’dan ne de Sıemens’ten tık çıkmadı.
Yine de yanıt beklemiyorum.
“Biz eskiden” diye başladık ya!
Gerçekten eskiden yazdığımız yazıların çoğuna yanıt alırdık.
Son dönemdeki duyarsızlık “herkes de her şeyi yazıyor canım” noktasına gelmiş olacak ki yanıt vererek kamuyu bilgilendirme zahmetine giren kimse kalmadı.
“Biz eskiden” yazdığımız yazının takipçisi olurduk.
Ya şimdi !...
Her gün yazı yazdığımız halde duyarsızlık bize de bulaşmış olacak ki biz de bu yanıtsızlıkları kanıksar olduk.
Neden mi?
Bunca yazıyı boşuna mı yazdık?
Nedenini de varın siz düşünün…
İZİN DİLEKÇESİ
Sevgili Genel Yayın Yönetmenimden ve değerli okurlarımdan bir süre izin istiyorum.
Siz tam “oh yahu, biraz kafamızı dinleyelim” dediğinizde, 500 kilometre uzaktan yazılarıma başlayıp, kafanızı ütülemeyi yeniden sürdüreceğim.
Kısa bir süre için esen kalın…
|