Hani on bir ayın sultanı deriz ya Ramazan ayı için.
O sultan şimdilerde reklam malzemesi olarak kullanılıyor.
Bir gıda ürünü için Ramazan ayı reklam aracı.
Başka bir ürün için sahur reklam aracı.
Bambaşka bir ürün için iftar reklam aracı.
Çeşitli ürünler üreten firmalar için oruç reklam aracı…
Dinin kutsallığını yerlerde sürüklemeye başladılar.
İlkin politikacılar dini kullanmaya başladı.
Cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar hangi camide Cuma namazı kılıyorlar diye masum, masum olduğu kadar da ileriye dönük(!) haberler yapılmaya başlandı.
Bu haberleri yapanların çoğunun ramazandan, cumadan, oruçtan, sahurdan, iftardan pek ilgilerinin olduğuna inanmayanlardanım.
Çünkü İslam’ı bilseler, tanısalar bu tür kıytırık haberlerle magazin haberciliğine soyunmazlar.
Kim hangi eğlence mekanında eğleniyor gibi, kim, hangi bakan hangi camide Cuma namazı kılıyor haberleri yapmayı içlerine sindiremezler.
Bunu gören iş adamları da, her türlü reklamın yararlarına olacağını düşünerek, sahurda ne tür yiyecekler yenir, iftar hangi yiyeceklerle açılır, sıcak ramazan günleri hangi içeceklerle serinletilir gibi reklamlara ağırlık vererek, ramazanı, orucu, sahuru, iftarı malzeme olarak kullanmaya başladılar.
Bu işler dün de böyleydi, bu gün de böylece sürüp gidiyor.
Yüzde 99 u Müslüman olan bir ülkede, bir Müslüman da çıkıp, “hop beyler, ne yapıyorsunuz siz? Bunlar ne biçim reklam?” diye sormaya üşeniyor.
Benim kurnaz politikacım, din konusunu politika aracı olarak kullanırsa, olacağı budur.
Dini inancı politika aracı olarak kullanmayı kimler başlattıysa ve böyle bir densizliğe kimler suskun kaldıysa, bugün onların konuşmaya hakkı yoktur.
Oysa herkes konuşuyor…
İlahiyatçısı bol olan cennet ülkemde, bir ilahiyatçı da çıkıp, “durun birader, siz ne yapıyorsunuz?” diye sormuyor.
Hadi bakalım, reklamlara;
İftar bizim ürünümüzle açılır.
Sahurda bizim ürünümüz yenir.
Ramazan sıcağında bizim ürünümüzle serinleyebilirsiniz…
Rahmet – i rahmana kavuştu ama yaşasaydı, klasik ve kendine özgü tavrıyla sorardı;
“Va mi itirazı olan?...”
|