Bugün size bir fıkra anlatacağım.
Neye yorarsanız yorun, neye yakıştırırsanız yakıştırın.
Biz, arkadaşlar arsında bu fıkrayı sık kullanırız ve fıkradaki en küçük tosbağayı da çok severiz.
O sevdiğimiz en küçük tosbağa, bize yutturdukça yutturur ama yine de severiz.
Gelelim fıkraya;
Tosbağalar, piknik yapmaya karar verirler.
Hani pek hızlı hareket edemezler ya.
Her türlü piknik nevalesiyle hamulelerini yüklenip yola çıkarlar.
Aradan 6 ay geçer, sonunda piknik yapacak bir su kenarı bulurlar ve sofralarını açarak hazırlıklara başlarlar.
“Balcan kebab”ı için aldıkları malzemeleri ortaya koyarlar, mangalı yakarlar.
Derken en yaşlı tosbağa “hadi bakalım, kebap yapılıncaya kadar bana bir bira verin de iştahın açılsın” der.
Hemen birası getirilir ama bira kapağını açacak bir malzeme olmadığını utanarak görürler.
Büyük tosbağa kükrer; “Birayı aldık, bira açacağını nasıl unutursunuz?” diye bağırır ve “tiz bana küçük tosbağayı bulun” diye haykırır.
Küçük tosbağa, huzura gelince, “tiz geri dönesin ve bir bira açacağı bulup gelesin” diye emreder.
Küçük tosbağa, “gider gelirim ama bir şartım var. Şu kurulan hazır sofraya, ben gelinceye kadar elinizi vurmayacağınıza söz verin” der.
6 ayda geldikleri yolu 6 ay gidecek ve bira açacağını alıp 6 ay sonra piknik alanına gelecektir.
Büyük tosbağa, tüm tosbağalar adına söz verir ve küçük tosbağa yola düşer.
Aradan 11 ay 29 gün geçer, 6 ay gidecek,6 ay gelecek, bir yıl dolması için bir gün vardır.
Büyük tosbağa, sofradakilere dayanamaz, “nasıl olsa geldi gelecek, şu salatadan bir parça alayım” der ve tam almaya yeltenirken, çalıların arasından bir ses yükselir, “ben bunun böyle olacağını biliyordum, siz sözünüzde durmadınız” diye haykırır.
Hoşuma giden ve arkadaşlar arasında sık sık söyleyerek, sanki yeni duyuyormuş gibi hep güldüğümüz ince bir fıkrayı sizinle paylaşmak istedim.
Top sizde.
Artık siz neye yorarsanız yorun…
|