Şanlıurfa’nın Suruç İlçesi’nde bir bomba patlatıldı.
Tablo korkunç…
Denetimsiz Güneydoğu, IŞİD terör örgütünün çalışma ve çatışma alanına dönmek üzere.
Üzeresi havada kaldı galibe, döndü bile.
Seçim öncesi Diyarbakır’da patlatılan bomba konusu, sık sık “istihbarat nerede?” diye sormamıza neden oldu.
Ancak konuyu enine boyuna sorgulayan olmadı.
Çünkü ülkede istihbarat görevi yapması gereken kurum ve kuruluşlar, AKP’nin seçim kazanmasına odaklanmıştı.
Olmadı, olamadı.
Seçim öncesi Diyarbakır’daki patlamayı, önceden bilip hala çözemeyen istihbarat birimleri, Suruç’taki patlamaya ve öncesine nasıl bakıyorlar diye merak etmemek elde değil.
İstihbarat ve terör…
MİT, Emniyet istihbarat, askeri istihbarat, başbakanlığın istihbaratı, cumhurbaşkanlığının istihbaratı, tümü yatıyor muymuş?
Suruç’ta, istihbarat zafiyetinden dolayı ortaya çıkan terör olayı ve onca ölü ve yüzlerce yaralı için kimi, kimleri suçlayacağız?
Yarın buna benzer terör olayları Hatay’da, Kilis’te, Gaziantep’te yaşanabilir diye, herhangi bir istihbarat var mı?
Ve bu istihbari bilgiler ışığında önlemler alınıyor mu?
Sanmıyorum…
Güney komşumuz Suriye’nin başındaki Beşar Esat’ı sorun olarak görmeyi bırakıp, çözüm olarak görmeye başlarsak belki bir şeyler olabilir.
Ama olmuyor.
Cuma namazını Şam’da kılma sevdası, çoktan havada kaldı.
Esat’a muhalif güçlerin önde gelenleri, bir gün Hatay’da toplanıyor, bir gün İstanbul’da toplanıyor, bir gün Gaziantep’te toplanıyor.
Ve kimseden “hop ne oluyor arkadaş?” diye bir ses çıkmıyor.
Gaziantep’e dikkat edilmesi gerek ancak göz ucuyla bile bakan yok.
Geçtiğimiz gün Suruç’ta patlatılan bombanın nereden ve nasıl geldiğini çözemeyenler, ülkenin güneydoğusunu yolgeçen hanına döndürenler değil midir?
O zaman güneydoğu illerimiz, ilçelerimiz şimdiden kendi önlemlerini almaya çalışırlarsa haksızlar mıdır?
“Nerede bu devlet?” diye bağırmaya hakları yok mudur?
Zor günlerden geçiyoruz.
Seçimlerin ardından bir buçuk ay gibi bir süre geçti, hükümet hala ortada yok ama kırmızı çizgiler, ilkeler, laflar, laf – ı güzaflar ortalıkta uçuşuyor.
Aman herkes kendine mukayyet olsun.
Mukayyet olduğu kadar tabi.
Yoksa “elle gelen düğün bayram.”
Yani “bade harab –ül Basra…”
|