Yaşı ileri olanlar daha iyi bilir…
Bu güne kadar pek çok hükümet kurulmasına karşın…
Hangi bakanların Alevi…
Hangilerinin Sünni…
Veya hangi tarikat mensubu olduklarını…
Cemaatlerini…
Etnik kimliklerinin…
Laz mı?
Kürt mü?
Çerkez mi?
Arap mı?
Türk mü olduğunu biliyor muyuz?
Belki bilen…
Bu konuda ayrıntılı araştırma yapan mutlaka vardır ama genel olarak söylemek gerekirse…
Bilmiyoruz.
Doğrusunu isterseniz, merak da etmiyoruz…
Çünkü biz...
Çanakkale ve Kurtuluş savaşlarının ateşi içinde, hemen her türden etnik ve dini kimlikten insanlar olarak birleştik ve…
Millet olduk…
Öncesinde kimimiz, kendimizi dini tarikat ya da cemaat kimliğimizle ifade ederken…
Kimimiz de…
Kendimizi etnik kimliklerimizle ifade ediyorduk.
Hem zaten çok kimlikli…
Çok kültürlü bir imparatorluktan geldiğimiz için bunun böyle olması o günler için çok da doğaldı.
Aslına bakarsanız tüm dünya ülkeleri uluslaşma süreci denilen koşulları benzer şekilde mutlaka yaşamışlardır.
Ama sonuçta…
Tüm dini ve etnik kimlikler bir potada eriyerek millet olundu…
Milet olununca…
Daha önce sahip olduğumuz etnik ve dini kimliklerin tamamı da alt kimlik haline dönüştü.
Ve ülkeler içlerinde yaşayan onca etnik ve dini kimliğe karşın…
Alman…
Amerikan…
İngiliz…
Fransız…
İtalyan olurken…
Biz de Türk olduk.
Hiç bir ulus devlette bakanların geçmişte hangi etnik ya da dini kimlikten olduğu sorgulanamadığı gibi…
Bu türden kimlikleri ön plana da çıkarılamaz.
Bilinir ki
Onlar hemen hangi etnik ve dini kimliklerden gelirlerse gelsinler diğer farklı tüm kimliklerle birlikte cumhuriyetin eşit yurttaşlarıolmuşlardır…
Hem zaten yurttaşlık en basit tanımla; Din, dil,ırk cinsiyet, renk ayrımı yapılmadan herkesin eşit olması anlamına gelmiyor mu?
Geliyor ama bu durumda, geçtiğimiz hafta bir bakanın söylediği “İttihat Terakki anlayışından devlet uzaklaşıyor. Bu anlamda bu gelişmeler 2 arkadaşın direkt Alevi kimliğiyle bakan yapılması bunun ulaştığı düzey anlamında önemli” sözlerini nasıl yorumlamak gerekiyor…
Anlamı şu; böyle bir duruma yol açılırsa yani bakanlar veya milletvekilleri etnik veya mezhepsel kimlikleriyle meclis ve hükümette yer almaya başlarlarsa bazı bakan ya da milletvekilleri kendilerini Türk Milletinin değil, Alevilerin…
Sünnilerin…
Daha ayrıntıya girersek Nakşibendîlerin, Nurcuların…
Etnik temelde ele alındığında ise…
Türk’ün, Kürt’ün, Laz’ın, Çerkez’in, Arap’ın temsilcisi olarak görmeye başlarlar ki…
Bunun bir sonraki adımı…
Meclislerin etnik ve dini kimliklere göre ayrılmasıdır…
Daha açık deyişle özerklik…
Burada bir an düşünüp soralım…
Emperyalistlerin de yüz yıldır yapmak istedikleri de bu değil miydi?
|