Şu fotoğrafa bir bakıverin;
Terör dağdan kent merkezlerine inmiş, kimin umurunda?
“400 milletvekili verseydiniz bunlar olmazdı” diyen bir cumhurbaşkanı.
Dağlıca’da ölüm rüzgarları eserken, yanına bir şehidin mahzun çocuğunu alıp Konya’ya maç izlemeye giden ve her golden sonra “gooool” diye bağıran bir başbakan.
Bu haberleri yazdığı için, AKP’li bir milletvekili tarafından kışkırtılarak o gazetenin merkezine saldıran AKP’liler.
Üstelik “1 Kasım seçimlerinden ne çıkarsa çıksın, seni başkan yaptıracağız, seni başkan yaptıracağız, seni başkan yaptıracağız” çığlıkları atmak, ülkenin nereye koşturulduğunu hala anlatamadı mı?
Ülke ateş çemberi içindeyken ve bütün bunlar yaşanırken, seçilebilme aşkı yaşayan, milletvekili olabilmek için partilere paralar yatıran şaklabanlar…
Cennet ülkenin doğusu, güneydoğusu kan – revan içindeyken, şehit babalarından bir kısmına, “karakteri bozuk babalar” sıfatı takmak, akıl tutulması değil de nedir?
Yapay ve yapmacık “barış süreci” nin sonucunun böyle olması kimin, kimlerin suçu?
Terörle mücadelede 13 yıl sonra gelinen nokta için kimi, kimleri suçlayacağız?
Şu hale bakın; Dağlıca’da yaşanan terör olayında ölü ve yaralı sayısını 24 saat sonra öğrenebiliyoruz.
Ve o şehitlerin cenazelerini kaldırmadan, ikinci gün acı haber Iğdır’dan geliyor; 12 polis şehit, 3 polis yaralı…
Kafamız ve hasta ruhumuz hala 400 milletvekili sevdasıyla meşgul.
Beni sorarsanız; sözün ve yazının bittiği yerdeyim…
|